30 Ekim 2013

kalküta,kaan murat yanık



en son şiir kitabı ne zaman okumuştum acaba ?
orta okuldayken şimdi adını hatırlayamadığım türkçe öğretmenimiz şiir kitabı yayımlamıştı.sanırım ilk okuduğum şiir kitabı oydu.lise yıllarımda da safahat ve çile'yi okumuştum.a birde yunus emre'nin bütün şiirlerinin toplandığı bir şiir kitabı daha vardı evde birde o var :)
bütün şiir mazim bunlardan ibaret :)
doğrusu şiirden pek haz etmem.hele hele müzik eşliğinde okunan,dinletileri düzenlenen şiirlerdense hiç haz etmem :) ee ne işin var su,şiir kitabıyla ? :)
itiraf ediyorum kalküta'nın şiir kitabı olduğunu bilmeden aldım :) ha bilseydim yine alırdım o ayrı :)

jennifer lopez'in hücre adında bir filmi vardı.psikiyatris rolündeydi.fantastik bir filmdi,hastalarının bilinç altına girip tedavi ediyordu.bu yolla seri katilin bilinç altına girip,hücreye kapattığı son kurbanını kurtarmaya çalışıyordu.ve saire :)
kalküta'yı okurken kendimi kaan murat yanık'ın bilnç altında dolaşıyor gibi hissettim ve aklıma ilk bu film geldi.şiir denince akla aşk meşk,falan filan gelir.bu kitap bence bu falan filanlardan çok uzak.
kültürlü,iyi eğitilmiş,mürekkep yalamış,kendini yetiştirmiş genç bir adamın bilinç altında dolaştığınızı hissediyorsunuz kitabı okurken.öyle haybeye yazılmış mısralar değil,bir bilgi birikiminin mısralara dökülmüş hali.
yani kitap bana hep bunları hissettirdi.bir günde,bir solukta okudum bitti.ben bile kendimi şaşırttım :)
elimde ki kitabın şiir kitabı olduğunu öğrenince nelerle karşılacağım diye çok meraklanmıştım ama 
okuyup yazmış genç bir adamın birbirinden güzel dizeleriyle karşılaşıyorsunuz.
alın okuyun derim.


kitaptan çok hoşuma giden dizeler :

güneş kınası
kahveni nasıl istersin diye soruyor
elinden diyorum.
( ne de güzel sevgi göstergesi,biri de bana böyle desin çok rica edicem :) )

kum
yağacak olan tüm yağmurlardan sonra,
bir şiir daha koyacağım kucağına,
.....
mesela seni anlatırken hiç cimrilik yapmıyorum,
....
ve ben şiiri pek severim.ötesi,hayal meyal...
ne diyeyim,güzel şiirsin vesselam.

öğüt
bu kadar merak etme geleceği,
yarısı gecedir,yarısı gündüz...
başka mevsim de doğuramaz,
bu kısır dünya;
bir yaz var,bir de güz.
( sanki bu öğüt bana söylenmiş )

düş
gördüğüm tüm rüyalar,
senin görmediğim yüzünün halleriydi.
ben düş görsem sen mutluydun,
kabus görsem bilirdim ki hüzünlüsün yine,bu gece...
( en sevdiğim.twitter da ilk okuduğum da gözlerimden yaşlar süzülüp gitmişti..)

571
şiire şiir yazamam,
o kadar şair değilim...

diyorum ki
diyorum ki;
edebiyata kadar edebiyat olsun;
edebiyat edepsizleri hep sustursun.
ve son kez diyorum ki;
bu bir şiir midir ?
şiir olsa ne olur,olmasa ne olur.

kaan murat yanık 


1988 yılında doğdu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü okudu. Üniversite hayatı boyunca İstanbul Kültür Üniversitesi'nde, Türk Dili ve Edebiyatı Öğrenci Temsilciliği, Fen Edebiyat Fakülte Başkan- Başkan Yardımclılığı ve Öğrenci Konseyi Başkanı olarak görev yaptı. İstanbul Kültür Üniversitesi'nin Kurumsal İletişim Biriminde Kordinatörlük yaptı.Aynı zamanda Psikoloji alanı üzerine yandal yapmaya başldı. İlk şiir ve hikayeleri bu dönemde, çeşitli dergiler ve bültenlerde yayınlandı. Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde Tiyatro ve Sahne Sanatları bölümünde tiyatro ve oyunculuk eğitimi aldı. TRTda yapımcı asistanlığı yaptı. Üniversiteler Arası Sosyal Etkinlik Platformu dahilinde yöneticilik ve edebiyat-psikoloji üzerine araştırmalar yaptı. Kalbe Yürü, Taksim Baykuşu, Mavi Kahve Çekirdeği isimlerinde hikayeler ve İskender Pala'nın Şah&Sultan eseri ile ilgili lisans tezi yazdı. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi'nde Eski Edebiyat üzerine yüksek lisans eğitimine başladı. Bununla birlikte Yıldız Teknik Üniversitesi'nde Pedagolojik Formasyon eğitimi aldı. ''Kalbe Yürü'' hikayesi 2010 yılı İstanbul-Sanat dergisinin düzenlediği yarışmada en iyi öykü olarak seçildi. Şu an Alfa Yayınlarında editörlük ve İskender Pala'nın asistanlık görevini yürütmektedir. Lotus Dergisi, Küçükçekmece Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapmaktadır.

diyorum ki;
genç ve eğitimli bir şaairin bilnç altında bir yolculuğa çıkmak istiyorsanız,kalküta'yı okumalısınız.
şiirli günleriniz,keyifli okumalarınız olsun.


29 Ekim 2013

sevgili abdülhamit han,şebnem pişkin.

geldik yine bir elazığ'dan aldığım ve okuyup bitirdiğim kitap postuna daha :)
final sınavları,elazığ ziyaretinde en büyük müdavimlerinden biri olarak batı kitap'tan aldığım sevgili abdülhamit han kitabı en nihayetinde bitti.
türk kadın yazarları okumayı sevmediğimi artık biliyorsunuz.bu kitabı da sırf adı yüzünden almıştım.çünkü 2.abdülhamit en sevdiğim osmanlı padişahı,adına yazılmış bulduğum tüm kitaplarını okuyorum.
eğer yazarın başka kitabına denk gelseydim bir de roman olduğunu bilseydim delice ön yargılarımdan dolayı
kesinlikle almaz,kitabın yanından yürür giderdim.ama kadre ağlarını ördü ve bana bu kitabı aldırdı :) arkasından hayran bıraktırdı :)
amma ve lakin hala bazı popüler ve zoraki pof poflanan isimlere olan antipatim geçmiş değil.
neyse kitaba dönecek olursak,elazığ'dan beşi yabancı,biri türk olmak üzere altı kadın yazarın kitabını almış ve beşinden nefret etmiştim :) bu yüzden bu kitabı,adından dolayı,en sona bırakmıştım.iyi ki de öyle yapmışım.yoksa ilk bu kitabı okusaydım diğer kitaplar için çok ümitlenecek,okuduğumda da büyük bir hayal kırklığına uğrayacaktım.şimdi tam tersi oldu.diğer beş kitaptan nefret ettim asla para verip yazarların diğer kitaplarını almam :) ama en sona bıraktığım bu kitap beni düştüğüm karanlık hayal kırıklığı kuyusundan aydınlığa çıkarmış gibi oldu :) diğer kitapların sıkıcılığını unuturdu ve beni yepyeni ve okunası bir yazarla tanıştırdı :)
bu da sanırım abdülhamit'in hikmeti...


olaylar 2.abdülhamit zamanında geçiyor.her açıdan abdülhamit dönemine objektif olarak bakıyorsunuz.abdülhamit'in muhalifleri,abdülhamit'in yanlıları,abdülhamit'in kendisi...
yaşanan aşklar,ihanetler,hayal kırıklıkları,o döneme imzasını vuran ve 
bu günkü kaderimizi şekillendiren olaylar.
kitabı hiç sıkılmadan,tek bir satırını bile atlamadan büyük bir keyifle okudum.
yazarın dili çok sade,anlaşılır ve sıcak.
kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
yazarla ve kitabıyla tanışmama vesile olan elazığ'a ayrıca teşekkür ediyorum :)
güzel elazığ,sen nelere kadirsin :)


Sevgili Abdülhamit Han, bir yanda memleketin çalkantılı siyasi yaşamını, yiğit erkeklerini, narin kadınlarını, yaşanan sâfiyane aşkları ve İstanbul'un dillere destan güzelliğini anlatırken, bir yandan da tarihin en tartışmalı hükümdarı Sultan II. Abdülhamit Han'ı tarafsız bir bakışla okuyucuya sunuyor.
(Tanıtım Bülteninden)

final sınavları hatırası :)


kitptan pasajlar :
turatekin'in türkan'a söylediği aşk sözleri :
sen benim karımsın,her şeyimsin.seni çok seviyorum.
( duygu yoksunu yada ifade yoksunu erkeklerden çıkabilecek en samimi aşk sözlerine bakın hele :) ne kadar sıradan,basit,itici )

bir de türkan'ın sözlerine bakalım :
nasıl ki mumun varlık nedeni yanmaksa,benim varlık sebebim de sen oldun,turatekin.
( işte bir kadının yüreğinden dökülebilecek sözler.ama biz kadınların en büyük hatası sanırım sevdiğimiz erkekleri hayatlarımızın merkezi haline getirmek )

türkan'ın dadısının türkan'a aşk tavsiyeleri :
türkan'nın hisleri benim hislerime ne kadar da benziyor..
kadın olunca kader aynı mı oluyor ? 


deli mi yoksa veli mi olduğu bilemeyen melami'den hayat dersleri :
seni anlamayanı kendine muhatap yapman sana ızdırap olarak yeter.kalbi bağ kuramayanlar birbirlerini anlayamazlar.anlaşılmak için senin sevmen yeterlidir ama hata yapıp bugün anlaşılmayı bekleme,çünkü bu yüz yıllar alabilir.

turatekin'in babasından inciler :
her şeyin hak'tan geldiğini bilinceüzülmeye imkan kalır mı ?

Allah hep lütfeder.kahır gibi görünmesi bizim bakışımızın kötülüğündendir.mevlana der ki,gök yüzü ağlamayınca çimenler gülmezmiş.ızdırapta nice nimetler gizlidir oğlum,bil ki Allah sana ızdırap vermişse nimette yakındır.

türkan'dan :
ben neden tüm kalbimle sevdiğim erkek tarafından sevilmiyorum fatma,neden sevdiğim gibi sevilmiyorum.
(bu kız yine benim gibi sitemlere gark olmuş :) )

fatma'dan
sevgi ve bağlılık iki uçludur canım arkadaşım.bir ucu mutlaka sevilendedir.seviyorsan,bil ki seviliyorsundur,inan bana.
( fatma'nın ağzına sağlık :) bu konuşma elazığ'da mariya'cığımla yaptığımız konuşmayı hatırlattı bana.mariya bana şöyle demişti : sen zannediyor musun ki tam da şu an o da seni düşünmüyor ? bil ki canım arkadaşım aklından hiç çıkmıyorsundur. arkadaşlar bazen bizim hayatımız da üçüncü göz olabiliyorlar,bizimm fark edemediklerimizi fark edebiliyorlar.işte böyle kadınlar ister roman kahramanı olsun ister gerçek hayatın kahramanları hisler ve sözler hep aynı. )

bu nasıl bir aşktı böyle ? bir kıvılcım gibi gönlünde tutuşmuş,alevlenmiş ve sevdiği adamı yitirdikten sonra içinde daha da büyümüştü.öyle bir aşktı ki bu,bazen ateş olup canını yakıyordu,bazen deniz olup boğuyordu genç kadını.ama bir türlü yok olup gitmek bilmiyordu.

bazen birkaç saniyelik zaman dilimi insana bir ömür gibi gelir,bazense bir ömür birkaç saniyeymiş gibi geçer gider.

belki de kaderin bir bildiği vardır.

kadere iman eden kaderden kurtulur derlerdi.

abdülhamit han'dan :
düşman vardır,fakat dost yoktur.!salip,her zaman müttefik bulabilmekte,fakat hilal her zaman yalnız kalmaktadır.

şebnem pişkin


Şebnem Pişkin 1978′de Sarıkamış’ta doğdu. İstek Vakfı Acıbadem Lisesi ve Kadıköy Kız Lisesi’nden sonra Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirdi. Kişisel gelişim türündeki ilk kitabı Bir, 2006 senesinde yayınlandı.  Aynı kitap 2010 yılında genişletilmiş içeriğiyle Bir Damladan Okyanusa adıyla yeniden basıldı. Tasavvuf bilgisini fantastik kurgu ile birleştirerek yazılar yazan Şebnem Pişkin, 2012 senesinde Ölümsüz Öykü Kulübü ve Bu Yayınevi’nin düzenlediği fantastik roman yarışmalarında jüri üyeliği de yaptı. Yazar aynı zamanda Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) üyesidir. Yazarın yayınlanmış kitapları şöyle:
Tuğra (2008), İsrafil’in Aynası (2009), Kırklar Diyarı (2010), Bir Damladan Okyanusa (2010), Efsun (2011), Sevgili Abdülhamit Han (2011), Celâleddin (2012)
okunası bir kitap,okunası bir yazar.tarihte bir yolculuğa çıkarken o dönemim masum aşklarında kendinizi bulacak ve bilinmeyen belki yanlış bilinen tarihi gerçeklerimize şahit olacaksınız.
keyifli okumalar.

24 Ekim 2013

hediye

kedili mutfağın düzenlediği çekilişi ben kazanmıştım ve bunu doğum günümde öğrenmiştim.çok hoş bir sürpriz olmuştu :)
 kedili mutfağa tekrar çok teşekkür ediyorum.
her biri birbirinden güzel ve prensesimle paylaştık :) 
işte hediyelerim :)


19 Ekim 2013

Kitabı Mukaddes.


Blogu takip edenler hatırlayacaktır,geçen sene ramazan ayında Beyazıt Fuarına gitmiş ve eski dostlarla iftarda buluşmuştuk.İftar buluşması için buraya tık tık.
Beyazıt Fuarına gittiğim halde,kitabı Sahaflardan almıştım :) Bu kış finaller için Elazığ'a gittiğimizde canım arkadaşım Nur'uma kitabı hediye götürmüştüm zira almayı o da çok istiyordu.
Hal böyle olunca bana yeniden kitabı almak için yol göründü :)
Yine bir ramazan ayında (bu sene) babama sipariş vererekten kitabıma tekrar kavuştum ve okumaya kaldığım yerden devam ediyorum ama pekte fazla vakit bulduğumu söyleyemeyeceğim.
Hafta içi okul,hafta sonu dershane canım çıkıyor.
Bu arada öğretmenliğe başladığımı söylemiş miydim ? :) Bilmiyorsanız da şimdi öğrendiniz :)
Henüz Mukaddes Kitabı okumayı bitiremedim ama bitirince de hakkında bir şeyler söylenir mi bilinmez ama ben yine de kitaptan bahsetmek istedim zira bir ilahiyatçı olarak Kitabı Mukaddes'in okunması gerektiğini düşünüyorum.Ayrıca Ömer Nasuhi Bilmen'in Kur'an-ı Kerim mealini,Prof.Dr.İbrahim Canan Hoca'nın Kütübü Sitte'sini (3.ciltteyim ve toplam 18 cilt) okuyorum.Elimde Taberi'nin tefsiri ve Elmalı'nın Hak Dini Kur'an Dili tefsirleri de var ve inş Allah ömrümü vefa ettirir de hepsini okuyup bitiririm.
Eğer nasip olur da atanırsam çok daha fazla vaktim olur diye ümit ediyor ve böylece kendimi geliştirebildiğim kadar geliştirebilmeyi hayal ediyorum.
Nohut kafa Fırat'ın da dediği gibi sübaneke dinimiz amin :)
( seviyorum nohut kafayı ne yapayım :) )
İşte Mukaddes Kitabım


İncil
Yeni Antlaşma'nın ilk dört kitabına verilen addır. MattaMarkosLuka ve Yuhanna tarafından yazılmış olduğuna inanılan İnciller İsa'nın yaşamını farklı yönlerden ele alırlar. İncil sözcüğü bazen Yeni Antlaşma anlamında da kullanılır.
Türkçede İncil sözcüğü Kitab-ı Mukaddes (tamamı) anlamında da kullanılır.
Eski Ahit
Kitab-ı Mukaddes'in ilk kısmı Eski Ahit ya da Eski Antlaşma olarak adlandırılır. 39 bölümden oluşur. Tevrat ve Zebur'u da kapsar.
Yahudilerin kutsal kitaplarından Tanah ile bölüm adları ve sınıflandırmalar hariç hemen hemen aynıdır. Eski Ahit, İsa'nın doğumundan önceki çok uzun bir zaman diliminde Yahudi peygamberleri, din adamları ve alimleri tarafından yazılmıştır. Bu bölümde İsa veya Meryem'den bahsedilmez.
Yahudi kutsal metinlerinden oluşmuş Tanah'ın Hristiyanlık'ta Eski Ahit olarak adandırılmasının nedeni, Tanrı'nın İsa ile yaptığına inanılan antlaşmadan (ahit) asırlar önce Musa ile Sina Dağı'nda yaptığına inanılan antlaşmadır. Yahudiler Tanah'ın Eski Antlaşma olarak anılmasını uygun bulmazlar.
Yeni Ahit
Kitab-ı Mukaddes'in ikinci bölümünü oluşturan Yeni Ahit ise, İsa'nın sağlığında ve/veya ölümünden sonra Havariler, Hıristiyan din adamları ve alimleri tarafından yazılmıştır. 27 bölümden oluşur. Hıristiyan alimlerince kanonik kabul edilen MattaMarkosLuka ve Yuhanna İncil'leri Yeni Ahit'in ilk dört bölümünü oluşturur.
Hıristiyanlar Tanrı'nın Musa ile yaptığı antlaşmadan yüzlerce yıl sonra, İsa ile yeni bir antlaşma yaptığına inanırlar. Bu nedenle Kitab-ı Mukaddes'in İsa'dan bahseden ikinci bölümünü Yeni Ahitolarak adlandırırlar. Bununla birlikte Yahudiler ikinci bir antlaşmayı kabul etmez, Tanah'ın Eski Ahit olarak adlandırılmasını uygun bulmaz ve bu ismi kullanmazlar.
Çeviriler
Kitab-ı Mukaddes'in en önemli çevirilerinden, «kilise atası» Jerom'un yaptığı ve Katolik Kilisesi içinde yüzyıllarca kanonik olarak kullanılmış olan Vulgata adı verilen Latince sürümüdür. Martin Luther ilk olarak bu metinden değil, İbranice ve Yunanca orijinal metninden halkın anlayabileceği Almanca bir çeviri yapmıştır. En ünlü İngilizce çevirisinin adı 1611 tarihli King James Sürümü'dür. Bu çeviri, bazı Hıristiyan inanırlarca hâlâ 'hatasız' olarak kabul edilmekte olup, referans olarak kullanılmaktadır.

16 Ekim 2013

okudum bitti olacak inş :)

en nihayetinde internetten kitap siparişi verdim :)
kurda sormuşlar niye ensen kalın ?kendi işimi kendim yaparım demiş,bir de tırnağı olan başını kaşır diye bir manidar sözümüz daha vardı.işte bende kimseden beklemeden kendime doğum günüm için hediye aldım :)
hemde internetten sipariş verdim,çok hevesim vardı bu şekilde kitap almaya.kargo parası biraz fazla ama ne yapayım yinede kitapların indiriminden kar yaptım.normalde kitaplar 70 l tutacaktı kargo hariç,şimdi hepsi içinde 50 l tuttu.
yalnız daha önce beğenip almadığım kitaplar hep tükenmiş :/
işte önce kitap siparişi verdiğim sitenin adresini size vereyim 
indirimli fiyatlarıyla pek çok kitabı uygun fiyata bulabilirsiniz.
işte benim sipariş verdiğim kitaplarım

ahmet batman,soğuk kahve


Sıcacık bir kahveden yükselen güzel kokular eşliğinde keyifli bir okuma vaat ediyor Soğuk Kahve.
İronik ve mizahi olduğu kadar keskin bir dil. Belki de çoğumuzun gündelik hayatında olan konuları anlatırken sizi ters köşeden bir bakış açısına yatırıp golü ustalıkla atıyor. Hınzır bir zekânın ürünü olan cümleleri sizi gülerken duygulandıracak, çoğu zamansa hayretler içinde bırakacak. 
Kahraman Tazeoğlu
Batman kendi deyimiyle numune bir adam. En azından yazdıkları öyle. Kolay kolay kimseden duyamayacağınız, cesaret isteyen şeyleri açıkyüreklilikle söylüyor okura. Özellikle kadın erkek ilişkilerinin üzerindeki pembe tozu üfleyip altında yatan siyahları ve beyazları soğukkanlılıkla gösteriyor. Ne her erkek bir Romeo, ne de her kadın bir Juliet.
Ertürk Akşun
Topuklu ayakkabı mı yoksa ben mi?
Bir kadını zorlayan bir soru olabilir.
Çikolata mı ben mi? sorusu kadar olmasa da zorlar.
Sizler topuklu ayakkabısı ayaklarını vuran kadınlarsınız.
Topuklarınızın altında kâğıt mendiller var.
Bazılarınızın gözyaşlarını silen mendiller işte, yabancı değiller.
O mendiller hep canınızın yandığı yerlerde...
Çok adisiniz pembe rujlar, çekici kılıyorsunuz dudakları.

ahmet batman,sabah uykum



Belki bir kitabın aynı sayfasında ağlamışızdır. İşte bu haberimiz olmadığı halde dünyanın en güzel karşılaşması olabilir. 
Ben anlam veremiyorum yani neden bittiğine değil madem bitecekti neden bu kadar hevesli başladık? Ben ikimizdeki bu hevese anlam veremiyorum. Ne oldu bize bilmiyorum ama iyi şeyler olmadığını çok iyi biliyorum. Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil, aşık desem değil bildiğin rastlantıydık işte ondan öte gidemedik.


(Tanıtım Bülteninden)

kaan murat yanık,kalküta





Tunçtan yağmurlar dürttü şehri

Ölü baykuş dirildi

Tapınağın tüm beşikleri ıslandı

Gri elmalarla mumyaladılar prensi

Böğründeki dövmeyi öpüp, okşadılar

Gövdesinden yemişler döken ağacın,

Tepesine uzattılar.

Sarı sarnıçtan su içen her kadını

Kaplanlara attılar.
Ölü baykuş uçtu.
İki at girdi avluya
Kişnemeleri beşikleri kuruttu.
Samanalar yürüdü önden
Bellerinde mandarin kemerleri.
Ellerinde; şankha, tanpura, şehnayi, sitar...
Kanatlarına inci dizilmiş turnayı vurdular,
Şekere, safrana buladılar.
İki çocuk yoka çekildi.
Ağaç yalazlara teslim etti, kendini.
Kalküta'yı yanık sedef kokusu kuşattı.
Ölü baykuş, düştü.
(Tanıtım Bülteninden)



"Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi, ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi." -Bakara Suresi, 102-
"Yahudi, tamamıyla kontrolü elinde olan farmasonluk teşkilatını, kendi hedeflerine ulaşabilmek için istismar eder. Nasıl mı?
İdareci olan kesimi, burjuvanın ileri gelen şahsiyetlerini, özendirdiği farmasonluk teşkilatına sokar. Sonra "farmasonluğun gizli kuralları" diyerek ve güya farmasonluğun hizmetine imiş gibi davranarak onları kendi istediği yönde sevk ve idare eder. Bu kimseler de farmasonluğun kurallarını uyguluyoruz zanneder. Aslında bu kimseler farmason teşkilatına dahil olmakla, gerçekte Yahudi'nin bir oyuncağı haline geldiklerini bilmezler."
-Adolf Hitler-
Bu mecliste varlığından nadiren bahsedilen bir güç odağı İtalya'da mevcuttur. Güç odağı demekle gizli cemiyetleri kastediyorum. Daha fazla inkâr etmenin bir yararı yoktur, çünkü gözlenmesi mümkün değildir. Avrupa'nın büyük bir bölümü, İtalya ve Fransa'nın tamamı ve Almanya'nın neredeyse bütünü, yeryüzünün demir yollarıyla donatıldığı gibi bu gizli cemiyetler ağıyla donatılmıştır. Maksatları nedir? Bu soruyu cevapsız bırakma ihtiyacını duymuyorlar artık. Hukuk devletlerini istemiyorlar. Yeryüzünün dokusunu değiştirmek istiyorlar. Toprak sahiplerinin mallarını gasbetmek ve dini kuruluşları kaldırmak istiyorlar. Bu cemiyetlerden bazıları daha da ileri gidiyorlar. Devletlerin tamamını ortadan kaldırmak istiyorlar.
(Tanıtım Bülteninden)

Platon (MÖ yaklaşık 428-MÖ yaklaşık 348): Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia'nın kurucusu ve hocası Sokrates'i konuşturduğu diyaloglarla felsefeyi yazıya en iyi aktarmış ustalardan biridir. Bu kitapta birbirini tamamlayan dört diyalog yer almaktadır. İlk diyalog olan Euthyphron'da yargılanışının öncesi anlatılır ve dinsizlikle suçlanan Sokrates'in inançları hakkında bilgi verilir. Sokrates'in Savunması'nda ise yargı süreci anlatılmaktadır. Kriton'da hüküm sonrası anlatılır, bir yurttaşın saygı duyması gereken ilkeler tartışılır. Platon'un en şiirsel eserlerinden biri olan Phaidon'daysa Sokrates'in son günü anlatılırken ruh hakkındaki düşünceleri yansıtılmaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)



2 Ekim 2013

ah bu çılgın ben :)

geçen sene hastalandığım sırada kafayı dağıtmak maksadıyla yaptığım çılgınlıklar :)
hangisi daha kötüydü bilmiyorum.kafadan biraz tırlatmak mı,bundan kurtulmak için 
başka tırlaklıklar yapmak mı ? :)
bunların çoğu hediye verildi.










Related Posts with Thumbnails