30 Aralık 2014

ne var ne yok..


şöyle neler yapıp neler ediyorum bi anlatıp kaçıcam.bizi atamaya yetiştirsinler diye okula eyleme gittik 6 kişi,hafta sonu sabahtan akşama kadar okul sonrası gezip tozup sinemaya gitiik 2 kişi,konsere gittik halk müziği ve sanat müziği karışık 4 kişi,şuan mühendislik fakültesinin kantininde takılıyoruz 2 kişi gındırlanik gidik işte :)))

aldığım kitaplar koli ve diğer küçük bavuldakiler hariç :/
bu marifeti tek başına yiğen tek kişi :P


en son aldığım kitaplar.ya töbe etçem ama töbemi de bozarım diye çok korkuyorum. :)


şuan okuyorum kitabı..


hafta sonu formasyon derslerine giderken hafta içi ilahiyat fakültesinde derslere girdiğimi söylemiştim.bu da ilahiyatın kütüphanesinde kitap okurken.


öğrenci yemeği ramen yerken bir fotoğraf. :P


hala elazığ'dayım,fırat canımdan bezdirdi,dualarım kabul olur mu bilinmez ve çok çalışmam lazım çookkk...
ne haliniz varsa görün.:p

utopia,thopas morre...


Okuduğum en sıkıcı ütopyaydı.bu aralar çok mu sıkılıyorum ne bende anlamadım.formasyonu atamaya yetiştiremeyecekler,samimiyetsiz akademisyenler,kendilerini gazali zanneden cahil ve ukala bir ilahiyatçı sınıf,kızımı da özledim,soğuk bir Elazığ……
Utopya’ya dönecek olursak ki bence dönesek de olur ama ne yapalım temamız bu kitap üzerine.girişte yer alan Thomas more’nin fikirlerini taktir ettim demeliyim.300 spartalı filmine Persleri barbar olarak gösterdikleri için bu film eleştiri almıştı.ama bu kitapta more iran kültürü için daha tarafsız fikirleri kaleme almışbu da nazar dikkatimden kaçmadı.kendi ülkesi ingiltere’ye karşı yönelttiği eleştiriler çok yerindeydi.ama bu saçma sapan olamayn ülke fantezisi nedir arkadaş anlayamadım.bu kitaplardan çok sağlam bilim-kurgu film olur o kadar.belkide  ben kitabın felasifesini anlayamamışta olabilirim.aman ha anladım ha anlamadım,ya da anlayanları anlamadım ya da beni kimse anlamıyor….:) 

Okudum bitti işte.arzu eden okusun etmeyen okumasın.ya da bana ne Allah Allah ya.zaten canım mı sıkkın ne.hadi canı sıkılmış su’dan bu kadar.can sıkıntısı yaşanmayan günler dileğiyle….,


Edebiyatta utopia türünde yazılmış eserlerle ilgilenen herkes bilir ki, utopia kelimesi Thomas More [Thomas Morus] tarafından türetilmiştir. Bu kelime Yunanca utopeia, ou [yok, değil] ve topos [yer] sözcüklerinden gelir ve "yok-yer," "yok-ülke" anlamına gelir; ama Thomas More'un Utopia'sı gibi her insanın yaşamak istediği bir yer olunca, sözcük oyunu yapılarak Eutopeia şekline bürünür, yani "iyi-ülke," "şanslı-ülke" ya da tam tabiriyle "yaşanası-yer" olur ve aniden dile gelir:
Eskiden Yok-ülke'ydi adım, ücralardaydım,
şimdi ise Plato'nun devletiyle aşk atarım,
Belki ondan bile üstünüm, boş sözlerle karalanan
ne varsa çünkü o kitapta,
Ben insanlarla, kaynaklarla, en iyi yasalarla canlandırdım:
Yaşanası-yer denmeli bundan böyle bana, bu benim hakkım.



sokrates’in savunması,platon...


çantamda en yenisinden :P


 Sokrates:demek ki bir şey görülen  olduğu için görülmez,aksine görüldüğü için görülendir;bir şey güdülen olduğu için güdülmez,aksine güdüldüğü için güdülendir ve bir şey hareket eden olduğu için hareket etmez,aksine hareket ettiği için hareket edendir.söylemek istediğim şey açık mı euthyphron ? şunu söylemek istiyorum:bir şey oluyorsa,olan olduğu için olamaz,aksine olduğu için olandır ve bir şey herhangi bir şeye maruz kalan olduğu için maruz kalmaz,aksine maruz kaldığı için maruz kalandır…….
(bir şey manyak olduğu için manyak olmaz,aksine manyak olduğu için manyaktır.bir şey ha manyaktır ha manyak değildir.bir şey ya manyaktır ya da manyak değildir.bir şey manyak olsa ne olur olmasa ne olur.amaaaaan zaten olsa da oldu olmasa da oldu.içime kemal sunal mı kaçtı ne J )
Euthyphron,az sus be adam karşında koskoca sokrates var.haddini bilmemek diye buna diyorlar kesin.:) özellikle bizim ilahiyatçı çevrede böyle tipler çok.ağzının payını aldığı halde hala anlamayıp lak lak konuşan tipler :P piiii size :P J neyse ben çoğu zaman buralarda kimliği belirsiz bir şahsiyetim J
Kitap buyunca bu bundan küçük olduğu için mi diğeri büyük yoksa bu diğerinden küçük olduğu için mi beri ki büyük deyip her konu hakkında tartıştılar.ruhun ahenginden tutunda dünyanın homojen bir yapı üzerinde sağa sola yalpalamadan ve düşmeden durmasına kadar.aslında benim kitaptan tam olarak anladığım socrates diğerlerine kitap boyunca şunu söylemeye çalışıyordu siz beni öldürüp yok ettiğinizi zannederek sevinmeyin ben,ruhum ve fikirlerimle sonsuza dek yaşayacağım.hani ömer muhtar filminde de ömer muhtar idam edilmeden önce İtalyan generale şöyle diyordu”ben sizin cellatlarınızdan daha uzun süre yaşayacağım”.menon’da da (yazısı için buraya tık tık) socrates insanlar kötüyü istemez  iyi zannettikleri kötüyü isterler buda onları aslında iyiyi istemiş yapar diyordu ya buna karşılık peygamberimizin de şöyle bir hadisi vardı “ameller niyetlere göredir” işte islam’ın ifade biçimindeki özlük ve ifade gücü.lafı socrates gibi kırk kulplu tasla taşımaya da hiç gerek yok.her ne kadar bilgisinden dolayı kendisini beğenmiş bir filozof olduğunu düşünsem de çok zeki bir düşünen adammış ve ölüm anını okurken de gerçekten üzüldüm…

Hey gidi sokrates sen ölecek adamıydın der huzurdan ayrılırım…..


Platon (MÖ yaklaşık 428-MÖ yaklaşık 348): Bugünkü üniversitenin atası sayılan Akademia'nın kurucusu ve hocası Sokrates'i konuşturduğu diyaloglarla felsefeyi yazıya en iyi aktarmış ustalardan biridir. Bu kitapta birbirini tamamlayan dört diyalog yer almaktadır. İlk diyalog olan Euthyphron'da yargılanışının öncesi anlatılır ve dinsizlikle suçlanan Sokrates'in inançları hakkında bilgi verilir. Sokrates'in Savunması'nda ise yargı süreci anlatılmaktadır. Kriton'da hüküm sonrası anlatılır, bir yurttaşın saygı duyması gereken ilkeler tartışılır. Platon'un en şiirsel eserlerinden biri olan Phaidon'daysa Sokrates'in son günü anlatılırken ruh hakkındaki düşünceleri yansıtılmaktadır.


keyifli okumalar....

19 Aralık 2014

hz.isa'nın dönüşü meselesi,zeki ünal.




Geçen seneki Elazığ ziyaretimden alınan bu kitapçağızımı en sonunda okudum bitirdim ve içimi de şişirdim. J kabul et yazar efendi sende yazarken sıkıldın . :P çok merak edip aldığım bir kitaptı ve beğenerekte okudum ama dediğim gibi çokta sıkıldım.şükür rabbime ki bitti.
Kitap hz.isa’nın dönüşü meselesini  ( aslında önce gidip sonra gelişi dersek daha doğru olur )  üç büyük dinin akideleri çerçevesinde değerlendiriyor.önce Mesihlik inancının açıklaması yapılıyor ardından üç büyük dinde Mesih görüşü değerlendiriliyor.hemen ardından mehdilik fikrinin doğuşu ve gelişmesi islam’daki durumu değerlendiriliyor.daha sonraki bölümlerde hz.isa ile ilgili hadis ve ayetler red ve kabul görüşler eşliğinde değerlendiriliyor en nihayetinde batılı kaynaklarda hz.isa fikri açıklanıpbarnaba incilene değinildikten sonra kitap son buluyor.ben çok aydınladın ama çokta sıkıldım.napiim a J

Okuyun aydınlanın,aydınlatın…sevgiler…


Hz. İsa (a.s.)'nın nüzülü meselesi, Hz. İsa (a.s.)'nın şahsiyetine değişik açılardan bakan üç ilahi din için inceleme konusudur. Bu araştırmada Hıristiyan ve Yahudilerin bu konudaki görüşleri özetlenmiş, konuya oldukça geniş bir şekilde İslam dini açısından bakılmıştır. Nüzul-i İsa konusundaki ayetler ve hadisler, belli kaynaklarda ve sınırlı sayıda olmasına rağmen, bu konuda yazılan ve söylenenler hayli kabarıktır. Konu ile ilgili ayetler, çeşitli yorumlara ve tevillere yol açmıştır. Bunun sebebi de ayet ve hadislerin kesinlik ifade etmeyişleri, hatta bazen iltibas ve tereddüde yer vermeleridir. Bu da bu konuda ayetlerin daha çok müteşabih olmalarından kaynaklanmaktadır. Hadislerde de çok defa açık olmayan, müphem ve muğlak ifadelere rastlanmaktadır. Bu araştırmanın, konu ile ilgili çalışma yapanlara ve konuya ilgi duyan okuyuculara bir nebze de olsa ışık tutacağı ve faydalı olacağı kanaatini taşıyoruz. (ARKA KAPAK)

keyifli okumalar..

16 Aralık 2014

yeniçağ felsefe tarihi,ömer özden



hem felsefe meraklılarına,hem öğrencilere yönelik eli yüzü düzgün hazırlanmış değerli bir kitaptı.acizane tavsiye ederim efem :) 


Anlatmak istediğim pek çok hikaye var ama anlatacak kadar internetim ,zamanım ve gücüm yok.bu kitap beni iki sene öncesi hem tatlı hem hüzünlü anılara götürdü….


 Sipinoza iyi ki ölmüş.o kadar sıkıcı bir adamın sonsuza kadar yaşaması akıllara zaramış bence J descartes’ten çok keyif aldım.her zamanki gibi leibniz’in monadlarına sıra gelince :”Allah belanı versin monadlar “ J dedim,kant diye bir muhterem var tiyatro sahnesine çıkmış repliğini söylemiş ve hiç sufle almamış ardından çekip gitmiş.ne adamdı bee J kant için niye bilmem kaçıncı öğretmen dememişler ? ama en nihayetinde minareyi çalınca kılıfını güzel uydurmuş J hocanın da anlattıklarından onu çıkardım.


arka kapak:
Bir toplumun gelişmişlik göstergesi, o toplumun bilgi, sanat, ahlak, politika ve varlığı algı biçiminin nasıl olduğuyla ölçülebilir. Bilgi üretemeyen bir toplumun, diğer toplumlarla aynı düzeyde bir yaşam standardını elde etmesinin mümkün olmadığı gibi, aynı şeklide ahlak ve siyaset konularında ilerleme sağlayamamış bir toplumun, kendi içinde bir harmoni oluşturması da beklenecek bir şey değildir. Öte yandan varlık algısı ise bir taraftan maddeye şekil verme hüneri olarak tanımlanabilecek teknolojinin oluşup oluşmamasını diğer taraftan insanın maddi ve manevi alanla kuracağı bağı belirleyecektir. Bütün bu alanlarda olacak her tür gelişme ve ilerleme bir plana, programa ve yönteme ihtiyaç duymaktadır. Çünkü asıl olan, doğru bilgi üretmektir. Doğru bilgiye ise yöntemsiz ulaşılamaz. Dünyanın gelişmiş olarak nitelendirilen toplumları, kendi tarihleri içerisinde böyle bir süreçten geçmiş ve bugünkü durumlarına bu şekilde ulaşmışlardır. İşte Yeniçağ Felsefesi Tarihi, Batı'nın geçirdiği bu süreci ele almakta ve o coğrafyada yetişen filozofların görüşlerini içermektedir. Batı filozofları ilk olarak yukarıda adı geçen alanlarda doğru bilgiye ulaşabilmek için yöntemin ne olması gerektiğini sorgulamış ve bütün alanlarda belli bir yöntem doğrultusunda bilgi üretmeye çalışmışlardır. Bu, doğal olarak birdenbire olmamış, belli bir tarih dilimini kapsamıştır. Bilgi, üretilip insanların zihnine sunulduğu andan itibaren artık herkesin ortak malıdır, yani evrenseldir. Nerede üretilirse üretilsin her toplum gelişebilmek, ilerleyebilmek için gerekli olan bilgilere ulaşmak zorundadır. Elinizdeki bu çalışmanın hazırlanmasındaki temel amaç, bu anlamda Batı toplumlarının ne tür bir süreçten geçtiklerinin anlaşılmasına ve üretilen bilgilere ulaşılmasına katkı sağlamaktır. Unutmamak gerekir ki her şey önce zihinde başlar...

Fikri olan sözünü söylemiş ve tarih sahnesinden ayrılmış.v for vendetta’nın da dediği gibi “adamlar ölür ,fikirler sonsuza dek yaşar.”

Sonsuza dek yaşayacak fikir üretmek duasiyle…

9 Aralık 2014

cuerdas (ip) 2014

ip
arkadaşlık,sevgi,dostluk ve ayrılık..
on dakikada hayatın en güzel yanlarını ve hüznünü anlatmayı başaran bir film.
resmen ağladım aa :((

mariya çok tatlı bir kızdır ve okula çok farklı bir öğrencinin gelmesiyle
mariya'nın hayatı değişir ve iki arkadaş çok renkli zaman geçirirler.
pedro solis garcia'nın yönettiği bu ispanyol filmin imdb puanı 8,0.




trailer..


maaile izleyebileceğiniz bu dram animasyon filmi herkese öneririm derim ve vizelere çalışmaya kaldığım yerden devam ederim.bir de kahve vardı tabi :)

keyifle izleyin...

6 Aralık 2014

ilkçağ felsefe tarihi 1,prof.dr.ömer özden-doç.dr.osman elmalı...



İlkçağ felsefesi tarihi
Ben okul zamanı felsefe tarihini hiç anlamamışım meğersem ki zaten anlamadığımı düşünüyordum,bence anlamak için düşünüyorum,düşündükçe de anlıyorum.anlamasam nasıl düşüneyim,düşünüdükçe anlamamanın bir anlamı da yok zaten,anlamsız şeyleri düşünmeye de gerek yok,anlamıyorsanız da düşünmekten vazgeçmeyin,insanın hem anlayıp hem düşünmesi lazım.galiba Allah belamı vermişte haberim yok benim J))
Neyse ya ben kitabı hem anladım hen de üzerinde düşündüm.en çokta zenon’u sevdim.hocalar kitapta demiş ki;zenon,güçlü,uzun boylu,yakışıklı bir yapıya olmakla birlikte aynı zamanda zengin birisiydi.hemşde feylesotu J ya kalkıp antik yunan’a gidesim geldi yeminlen :P
Tam bir ders kitabıydı bence.çok faidelendim.kitabın yazarlarından olan prof.dr.ömer özden hocayla da bizzat tanışmış ve muhabbet etmiş birisi olarak da kitabı çok beğendim.
Kitap ilkçağ filozoflarını sırasıyla tanıtıp,felsefelerini açıklıyor.felsefeye ilgi duyan ya da öğrenci olan herkesimden insana hitap eden türden.anlaşılır ve akıcı bir dile sahip.ama küçük bir eleştiri yapmam gerekirse,keşke hocalar kullandıkları yabancı kelimelerin yanına Türkçe anlamlarını da yazsalardı.bir elimde kitap bir elimde telefon (teflonda da hazreti google J ) kitabı öyle bitirdim.anlamadığım bazı yerleri gidip hocaya sormam da cabası oldu.hocamın tabiriyle special ders aldım J
 kısaca kitaptan aklımda kalanlar:septikler;şüpheci,stoalıar;kişisel gelişimci,zenon.aşil ve kaplımbağa örneğinde hareketin olmadığını kanıtlıyor,orphik düşünce;felsefe öncesi yunan düşünce kaynağını oluşturur,mitra kültürü;roma pagan kültürü(pers  düşüncesinden alınma),felsefeyle ilgilenen ilk kadın;areté….
Ders kitabı formatında ama meraklılarına çok şey vad eden ve keyifle okunan bir kitaptı.
Kitaptan:
Hiçbir şey yoktur;bir şey olsaydı bile biz onu bilemezdik;bildiğimizi var saysak bile başkalarına bildiremezdik…gorgias
-…ona”gölge etme başka ihsan istememé diyerek tarihe geçmiştir…diogenes
-…”admalar!adamlar!” diye bağırmaya başlayan diogenes,etrafında toplanan insanları “ben adamları çağırıyorum” diyerek sopası ile dağıtmıştır…diogenes
Diogenes’e bir adamın ne kadar akıllı olduğunu nasıl anlayabileceğini sormuşlar,diogenes’in cevabı “konuşmasından “olmuş.etrafındakiler “peki adam hiç konuşmazsa” diye sorunca diogenes “o kadar akıllısına henüz rastlamadım”demiştir….diogenes
Sıra geldi ikinci kitaba;yeniçağ felsefe tarihi…
Keyifli okumalarınız olsun,bende bu kadar okuduktan sonra bişey olayım J
Kalın sağlıcakla..



 Öteden beri felsefe, bilimlerin çatısı olmaya layık görülmüş bir alan olmuştur. Bu, bilimler konusunda parçacı yaklaşımı benimsemiş olan bugünkü anlayış açısından çok değerli bir ilke gibi görünmese de konu bütüncül yaklaşımla ele alındığında doğru bir bakış açısıdır. Çünkü bir medeniyetin geri kalması ya da gelişmesi bütünlük arz eder. Bir yanı geride bir yanı ileride olmak üzere X alanında geri kalmış Y alanında ilerlemiş bir medeniyetten söz edilemez. 

Bütün alanlarda üretim önce zihinde başlar. Zihin faaliyeti ise, hangi konuda olursa olsun bir tür felsefedir. Bu nedenle aklın üretimi olan felsefeden uzak kalmak medeniyetleri geri bıraktığı gibi, her alanın bir felsefesini oluşturabilen medeniyetler, bu üretimlerden kendilerinin tercih ettikleri anlayışlar doğrultusunda gelişme göstermişlerdir. Kültür tarihinin derinliklerinde felsefeye geniş yer ayrıldığı zamanlarda güçlü medeniyetler kurulmuştur. İnsanların felsefeden uzaklaşıp, onun uzak durulması gereken bir alan olduğu anlayışını benimsedikleri dönemlerde ise, medeniyet, bilim ve teknoloji sekteye uğramıştır. 
Öte yandan ister sosyal bilimler, ister fen bilimleri olsun her tür bilginin temelinde felsefe kendini göstermektedir. Daha doğrusu felsefeyle desteklenen bilimler güçlü olmakta, bu desteği reddeden veya bu destekten mahrum kalanlar gelişememektedir. Bu gerçeklik günümüzde daha iyi fark edildiği için biyoloji felsefesi, ahlak felsefesi, tıp felsefesi, matematik felsefesi, kültür felsefesi gibi özel felsefi alanlar ortaya çıkmıştır.
Bütün bu felsefelerin başlangıcında ise İlkçağ felsefesi bulunmaktadır. Çünkü düşüncenin geçmişi, geleceği planlamada vazgeçilmezdir. Bunu dikkate alarak hem felsefeyi sevdirmek, hem de okunur bir hale getirmek için bu çalışmayı hazırladık. Çok fazla ayrıntıya girmeden ve anlaşılır bir üslupla oluşturduğumuz bu kitabın her yaştaki öğrenme meraklısına faydalı olacağı kanaatindeyiz.




 keyifli okumalar...



1 Aralık 2014

modern insan din,aşk ve mutluluk,gürsel aydın..




Gürsel aydın’ın makalelerinden oluşuna bol felsefeli bir kitaptı.Üniversitede misafir öğrenci olarak girdiğim derslerde,özellikle yrd.doç,Hüsamettin yıldırım hocamın din sosyolojisi dersiyle tevafuken paralel giden bir kitaptı.diyalektik materyalizmi hiç bu kadar iyi anlama fırsatım olmamıştı.modern insana,dine,aşk ve mutluluğa felsefi,tasavvufi,batı ve doğu karşılaştırmalı yaklaşan bir kitaptı.yalnız kitabın son bölümündeki mutluluk tavsiyeleri dr.hamdi kalyoncu’nun kitaplarında ki tavsiyelere benziyordu.o kadar ağır felsefi içerikli bir kitap,kişisel gelişim tarzı mutluluk tavsiyeleriyle bitmemeliydi bence.ama kitap çok güzeldi.merakla,şevkle okudum.felsefe severlere tavsiye olunur.
Keyifle okunacak çok güzel bir kitap.

İyi okumalar…


Modern zamanlar, insanlığın uzun tarihsel yürüyüşü dikkate alındığında oldukça kısa bir zamana tekabül etmekle birlikte; etki alanı ve dönüştürücü vasıfları itibariyle sarsıcı sonuçlara yol açmıştır.
 Aşk, bir sonsuzluğun gölgesinde soluklanmanın, huzur bulmanın, kaderi paylaşmanın adı değil artık.
 Mutluluk; maddî imkânlarla çevrelenmiş, çıkar merkezli, hazcı, günübirlik beklentilerin egemen olduğu korunaklı bir fanus…
 Din ritüellerin, ruhu olmayan ibadetlerin, yaşama değmeyen/dokunmayan, insanı disiplinize etmeyen ilkelerin egemen olduğu bir manevî tatmin alanı…
 Modern insan “daimî bir şimdiki zaman”da yaşayan öncesiz, sonrasız epiküryen bir figüran…
 Bilgi, hakikati aramanın değil, güce ulaşmanın yegâne vasıtası…
 Modern dünyanın insanı getirip bıraktığı bu cendereye, önerdiği anlam haritalarına ve ürettiği yaşam modellerine yönelik birçok değerlendirme yapılmış, modernizmin tahripkâr etkilerini irdeleyen devasa bir külliyat oluşmuştur.
 Modernizme yöneltilen eleştirilerde “savunmacı”, “dışlayıcı” ve “içe kapanmacı” yaklaşımların ağırlıkta olduğunu görmek mümkündür.
 Yeryüzünün tamamını etkileyen bir realiteye karşı hayalî tasarımlar geliştirilmiştir.
 Bireyi, aileyi, toplumu ve ilişki ağını yeniden dizayn eden modern algıya karşı, içeriklendirilmemiş ve zaman dışı tezlerle karşı çıkılmıştır.
 “Doğu”yu tanıyan batılı aydınların yönettikleri soruları; Batı’yı tanımayan, Batı’nın kültürel kökenlerini ve bugününü çözümleyememiş doğulu aydınlar cevaplamıştır.
 Bir olguya karşı çıkanların değil, ona alternatif üretenlerin tarihi şekillendirdiği gerçeği unutulmuştur.

****
 Bu eser, Sayın Gürsel Aydın’ın yoğun okuma ve analizlerinin sonucu olarak kaleme aldığı makalelerinden oluşmaktadır.
 Eserde Doğu’yu, Batı’yı, insanlığın ürettiği kültürel birikimi ayrım yapmaksızın irdeleyen, sorgulayan ve önerilerini paylaşıma açan üretken bir yazarın medrese-i yusufiyenin küçük penceresinden dış dünyaya seslendiği bir söylevini bulacaksınız.

keyifle okuduğum,içi dolu dolu bir kitaptı.
keyifli okumalarınız olsun..

kasabbaşızade ibrahim efendi,prof.dr.ismail erdoğan


hocamın son kitabını da okudum bitti...artık yenisini yazsın bence :))


Hocamın son kitabını da okudum bitti.geçen akşam fakültede ders çıkışı,ayak üstü hocamla konuşurken: hocam son kitabınızı da okudum artık elinizi çabuk tutunda yenisini yazın,ben istanbul’a dönmeden okuyayım,zaman kaybetmeyin dedim J bayağı güldük J
Kitaba gelince çok büyük keyifle okudum.hocama da hocam hiç zorlanmadım kuş gibi okudum deyince hocam da:daha kolay bir kitaptı demesin mi :P yaaaa sen bayağı ilerledin deseydi eyiydi :P J))


Kasabbaşızade muhterem Osmanlı döneminde yaşamış düşünürlerden biri.sanki laletayi biriymiş gibi oldu ama değil.cümle düzeni öyle geldi sadece. J bütün İslam filozoflarının değindiği tüm konulara ehli sünnet çerçevesinde değinmiş bir düşünür.on akıl,felekler,misal  alemi,ideler alemi…ve daha pek çokları.çok ama çok keyifli bir kitaptı.
az daha dopink alayım sırf aristo’nun organon’u için bileniyorum J onu okuyup anlayacağım diye kendi kendime söz verdim.bir de kant var tabiî ki.diyanetten aldığım ve almak istediğim kitapları yine üniversiteden hocam yrd.doç Hüsamettin yıldırım’a göstereyim dedim ve hali hazırda yanımda aldığım kant’ın kitabı saf aklın sınırları dahilinde din kitabı vardı ve hocam :-biz bu kitabı Necmettin hocayla (yine üniden bir başka felsefe hocamız) birlikte çevire çevire okuduk,kant’ın en zor kitabı demesin mi J  hay Allah yine mi duvara tosladık dedim J neyse bir de kant için bileniriz sorun değil.sırada ki zorluk da bize bilensin :P arkasından bana iki kitap hediye etti.arkasından sevine sevine öğrenci evimin yolunu tuttum J
kasabbaşızade’ye geri dönecek olursak hemen dönelim,döndük Jçok güzel bir felsefe kitabıydı.bulursanız hatta bulamak için de uğraşın hatırını da kırmayın alın okuyun.ben okudum çok beğendim.kitap hakkında sanırım çok detay veremeyeceğim çünkü hemen arkasından başka iki kitap bitirdim,staj da var,ilahiyatta girdiğim derslerde ve kafam bir milyoncu dükkanı.sadece içerdiği felsefe beni çok mutlu etti ve doyurdu diyebilirim.takrar takrar bir felsefe ve İslam felsefesi tekrarı oldu benim için.hasılı güzel kitaptı.
Bol felsefeli,doyurucu,mutluluk verici,güzel ve de benim için hocamın hediyesi ve hocamın kitabı olması hasebiyle özel bir kitaptı….

Keyifli okumalar…

menon,platon(eflatun)


Platon’a ait bu kitap bir günde bitecek türden.anlaşılması da gayet kolay.kitap,menon ve sokrates’in erdem üzerine yaptığı soru cevap türünde ki sohpetlerden oluşuyor.ama kitabın sonunda erdem için kesin bir tanım verilmiyor ve bu tanıma okuyucunun ulaşması amaçlanıyor.vakti zamanında devlet’i şöyle hızlıca okumuş ve pek bir şey anlamamıştım ama menon’dan çok keyif aldım.gerçi becon’un yeni Atlantis ‘i ,campenella’nın güneş ülkesi ve aristo’nun Atinalıların devleti’ni okuduktan sonra platon’un devlet’ini  yeniden okumam gerekirdi.en kısa zamanda inş diyelim.

Felsefe meraklılarına tavsiye edelecek bir kitap.keyifli okumalar olsun..



Platon, hiç kuşku yok ki düşünce tarihinin en önemli ve etkili filozoflarından biridir. Felsefenin kurumsallaşmasına ve felsefede yazılı geleneğin oluşmasına katkıda bulunmuş, iki dünyalı metafiziğiyle bütün bir Ortaçağ düşüncesini belirleyecek olan idealist felsefe geleneğinin başlatıcısı olmuştur. Hıristiyan Ortaçağ felsefesine ve islam düşüncesine etkisi bakımından da ayrıca önem taşıyan Platon, düşünce tarihi boyunca tartışılan tüm problemleri yüzlerce yıl öncesinden ele almış ve ilk büyük felsefi sistemi inşa etmiştir.

keyifli okumalar....

28 Kasım 2014

kitap alışverişi..

son kitap alışverişimden ve kitap hediyelerimden size bahsedip hemen kaçayım.
üniversite hocam yrd.doç.hüsamettin yıldırım hocamın hediyeleri.
-hocayı zarara soktuk ama en azından kitaplar kıymet bilene gitti dedi :))
bence de :))


 okuyup bitirmiştim.yazısını ne zamana yazarım bilmem :/


en son alınan kitaplarım.
hediyeler de içinde.


en yakın zamanda okunup postları yazılacak inş.der ve huzurdan ayrılım.iyi geceler dostlar....

rob zombie,dragula

the matrix filminin en muhteşem saoundtrack şarkılarından birini dinleyin istedim.,
 ve enn sevdiğim rock gruplerından biri..rob zombie..


vikipedi:
 Rob Zombie (d. Robert Bartleh Cummings, 12 Ocak 1965, Haverhill, Massachusetts), ABD'li heavy metal şarkıcısı, yönetmen, yapımcı ve senarist. Aynı zamanda White Zombie grubunun kurucusudur.
Yönettiği bazı filmler bazıları şunlardır: House of 1000 CorpsesThe Devil's Rejects. Ayrıca 2007 yapımı Halloween ve bunu filmin devamı Halloween II'ın altında da Rob Zombie'nin imzası vardır.

Dead I am the one, Exterminating son
Slipping through the trees, strangling the breeze
Dead I am the sky, watching angels cry
As they slowly turn, conquering the worm

Dig through the ditches,
Burn through the witches
I slam in the back of my
Dragula

Dig through the ditches,
Burn through the witches
I slam in the back of my
Dragula


keyifli hafta sonlarınız olsun...

24 Kasım 2014

yavuz sultan selim,yavuz bahadıroğlu..


bir yavuz'dan bir yavuz'a...

 yavuz bahadıroğlu’nun kalemşnden bir “yavuz” hikayesi.
Kimdir bu yavuz, tahtı babasının elinden nasıl aldı,şah İsmail ile olan çakişmesi ne idi.çaldıran savaşının gerçekleri.bir Türkmen kızının yavuz’a olan aşkı.yavuz’un bu aşka verdiği naif karşılık.
Tüm bu soruların cevap bulduğu bu hoş tarih kitabını herkese öneririm.ama küçük bir eleştiri yapmadan da duramayacağım.tarihimize karşı çok kör,sağır ve dilsiz olduğumuz kadar çok da tarafgiriz.atamız,ceddimiz de olsa bence objektif değerlendirmelere tabi tutmamız gerekir hem türk tarihini,hem Osmanlı tarihini ve de hem yakın türk tarihini.acizane fikrim böyledir…..
Keyifli okumalar…



... Cesarete aşık olan yeniçeriler bu cesaret gösterisinden sonra, Padişah'ı takip etmeye başladılar. Nihayet ordular Çaldıran Meydanı'nda karşılaştı. Kanlı bir savaş sonucu Yavuz Padişah, Çaldıran Zaferi'ni (23 Ağustos 1514) kazandı. Bu zafer sadece Anadolu'yu değil, İstanbul'u da kurtarmıştır. Daha da önemlisi hilafetin yollarını Osmanlı'ya açmıştır.
Yavuz'un amacı, kendi sözlerinde şöyle ifadesini bulmaktadır: "Ben bu saltanatı, ümmete hizmet içün pederumun elinden aldum ve ıslah-ı alem (İnsanların ıslahı ile mutluluğu) uğruna birader ve biraderzadelerimi (Kardeşlerimi ve çocuklarını) feda eyledum...
Ben uykularımı, rahat ve huzurlu terk ile din-i mübinin te'ydine uğraşıyorum. Eğer İslam'ı ihya etmek (geliştirmek hayata geçirmek, yaşamak ve yaşatmak) maksudumuz (isteğimiz, niyetiniz) değilse, benum de nefs-ül emirde saltanata kat'a hevesum yoktur." (Eğer bu yoldan hedefe gidemeyeceksem, sizin de böyle bir amacınız bulunmuyorsa, padişahlıkta gözüm yoktur.) ...

keyifli okumalar..

islam ekonomisi,şevki çobanoğlu...


İslamın adil,insan fıtratına uygun,kur’an merkezli ekonomisi nedir?
İşte bu kitap tamda bu soruya cevap niteliğinde.bulursanız alın okuyun derim

.
Alıntı:
İnsanın zalim oluşu:ekonomik alanda,dağılımı dengesiz ve adaletsiz yapmasındandır.
İnsanın nankör oluşu:Allah’ın verdiği tarihi kaynakları işlemede ve kullanmada ihmalkar olmasıdır.
İnsanın kanaatsiz oluşu:Allah’ın verdiği nimetlere karşı,büyük bir hırsla sahip olma hissitaşıması ve çok açgözlü olmasıdır.
İnsanın israfçı oluşu:kazandığını anormal derecede harcaması ve bereketin gitmesine sebep olmasıdır.

Keyifli okumalar…

arka kapak:
İslâmiyet denince akla İlâhi bir nizam gelir. İslâm Nizamı, insan hayatının ve kâinatın bütün unsurları ile ilgilidir. İslâm tek başına bir nizamdır. İktisadi veçhesi de bir bölümünü teşkil ettiği gibi temel esaslara bütünüyle bağlıdır. 

İslâm'da vahdet (birlik) prensibi vardır. Öteki dünya ile bu dünya arasında bir denge mevcuttur. İslâm ekonomisinde, meşruiyet içinde bir kâr elde etmek esastır. Üretim ve tüketim ilişkilerinde ölçülü hareket edilir. Yapılan işlerin Allah'ın emirlerine uygun olması şarttır.
İslâm toplumunda devlet, bir baba şefkatiyle fertlerin meselelerine çare arar. Fertler de, devlete var güçleri ile destek olur. Hal böyle olunca da gerçek bir refah toplumu oluşur. Ekonomik refahın yaygınlık kazanması için iş alanlarının çok olması ve ihtiyaç maddelerinin bol olması gerekir. 

İslâm ekonomisi, vahye dayalı prensiplerle işlediğinden tamamen adildir. Dolayısıyla insan tabiatına uygundur. Uygulandığı zaman hem dünya hem de ahiret için refah, huzur ve saadet getirir.

12 Kasım 2014

ali suavi'nin felsefi yazıları,prof.dr.ismail erdoğan...




Bir okudum bitti postunda daha sizlerle birlikteyim ve boğazıma kadar da felsefeye batmış olabilirim. J ama bir ilahiyatçı olarak hadis,tefsir,hukuk okumayı da çok seviyorum.hali hazırda bir öğretmen adayı olarak (ki inş bu dönem de atanırım) eksik olduğum ya da biraz da olsa bildiğimi düşündüğüm her konuda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.sadece bu aralar felsefeye biraz fazla teveccüh ettim.
Yazıma  önce, kitabı okurken küçük bir sahtekarlık yaptığımı itiraf ederek başlamalıyım..kitabın ilk bölümü ali suavi’nin ulum dergisinde ki felsefi yazılarından oluşuyordu ki Osmanlıca,farsça ve Arapçası yüzünden çok zorlandığım için bu bölümü atladım. :/ risale okuyan biri için bunu yaptığımdan dolayı utanç duyuyorum ama hem felsefi yazılar olması hem de ağır dili yüzünden bunu yapmak zorunda kaldım.ikisini aynı anda benim bünyem kaldırmadı. J kitabın geri kalan kısmı hocam tarafından bu yazıların değerlendirmesinden oluşuyordu ki,bu kitapta yer alan bütün o yazıları okumuş kadar oldum.
Önce ali suavi’den bahsetmek gerekir ki,kendisi fevri ve aceleci kişiliğiyle tanınan bir zatmış.önce 2.abdulhamit yanlısı yazıları ile halifenin güvenini kazanmış,daha sonra saraya yaptığı Çırağan sarayı baskınında başına sopa vurulması süretiyle hayata gözlerini kapamış bir kişilik.kpss’ye hazırlananlar Çırağan sarayı baskınını çok iyi hatırlayacaklardır.hem bu talihsiz baskın,hem de böylesi bir düşünürün  hayatının bu şekilde sonlanması bence acı olmuş.zira kitabı okuyunca ali suavi’ye felsefi  çalışmaları hasebiyle saygı duymadan edemiyorsunuz.
Kitabı okumak tüm felsefe tarihini ve İslam felsefe tarihini gözden geçirmek gibiydi.karışık şekilde okuduğum tüm o kitaplar ve öğrendiğim dersler sanki sıraya girmiş ve marş marş emriyle kafamdaki kütüphanemde tam da olması gereken yerlerine hareket etmiştii.ali suavi’nin tehafüt’leri değerlendirmesi (hem gazali’ye ait olan hem ibn rüşt’te ait olan hem de gazali’yi hedef alan diğer İslam tehafütleri ve batı gözüyle gazali yorumları),ibn sina’ya,ibn tufeyl’e ait olan hay b. Yakzan romanlarının değerlendirmesi,isalm düşün tarihindeki hay b. Yakzan babından diğer kitaplara değinmesi,batı felsefe tarihi için varmış olduğu tespitleri okunmaya değer bilgilerdi.osmanlı topraklarında doğmuş,felsefeye,araştırma ve değerlendirmelerle ciddi katkılarda bulunmuş bu türk düşünürü felsefeyi seven her kesin okuması daha da doğrusu bilmesi gerekir. Çırağan sarayı baskınında ölen ali suavi’nin bir kpss kahramanı olmaktan çıkıp,İslam düşünce tarihi için yapmış olduğu bu çalışmalarla anılması ve bilinmesi gerekir.ilahiyattan mezun olup ya da hali hazırda okuyan pek çok kişinin bu adı bilmiyor olduklarını   düşünürsek, ki etrafımda onlardan çok var, en azından kpss’ye ciddi şekilde hazırlananlar bu ismi bir tarihi kişilik olarak duydukları için belki takdire şayan bile sayılabilirler.
Hocamın kaleme aldığı bu eser; Ali suavi’nin evropa’da (Londra ve Paris) çıkarmış olduğu ulum gazetesindeki felsefi araştırma ve tespitlerinden oluşan yazılarının ele alındığı, ali suavi’nin düşünür kimliğinin anlaşılması ,batı ve  doğu felsefesi hakkında ki araştırmalarının neticeleri ve kendi felsefi düşüncelerinin yorumlanabilmesi açısından oldukça faydalı ve doyurcu bir kitaptı. Gazali’ye olan objektif bakış açısı ve değerlendirmeleri,batı dünyasının gazali’ye olan haksız tutumu ve ayrıca yine batı dünyasını n Osmanlı ve türk düşüncesine olan yanlı tavrının irdelenmesi açısından da oldukça faydalı ve aydınlatıcısıydı.
İtiraf etmem gerekirse eğer bu kitabı hocam yazmış olmasaydı amaan bana ne be ali suavi’den der beklide bu kitap nazarı dikkatimi hiç celp bile etmezdi.ama şimdi bu kitabı hocam kaleme alım olduğu için şükrediyorum ki,ben,ali suavi adında  felsefi  düşünce için gerçekten gayret sarf etmiş bir türk düşünürüyle tanıştım.
Felsefi araştırma sonuçlarından oluşan ve oldukça aydınlatıcı olan bu kitabı tüm kitap severlere büyük bir rahatlık içinde tavsiye ederim.felsefeye ilginiz olmasa bile omsalı topraklarında yetişmiş böylesi taktire şayan düşünürlerin varlığından haberdar olamk için bile okunur.
Key,fli okumalar dilerim….



Anadolu'da Küçük Hoca olarak da şöhret bulmuş olan Ali Suavi,Osmanlı'nın gerek siyasi,gerek askeri,gerek sosyal ve gerekse fikri açıdanen çalkantılı olduğu bir dönemde yaşamış bir şahsiyettir.İçinde yaşadığı toplumun sorunlarını kendisine dert edinip bu sorunlara çare arayan Ali Suavi,bu yüzden ülkeyi yönetenlerin sorunları çözmede yetersiz kaldıklarına inandığı için Namık Kemal ve Şinasi gibi dönemim meşhur şair ve yazarlarıyla birlikte  Avrupa'ya kaçmış ve mücadelesini orada sürdürmüştür.Hayatı incelendiği zaman görülecektir ki Ali Suavi,iyi niyetli ancak aceleci ve bu özelliğinden dolayı da ileriyi tam olarak göremeden harekete geçen,eleştirilerinde pek ölçü tanımayan sivri dilli bir düşünce ve eylem adamıdır.
Elinizdeki bu çalışmada,Ali Suavi'nin Londra ve Paris'te çıkardığı Ulum Gazetesindeki felsefi yazılarından hareketle,onun Türk-İslam düşüncesi içerisindeki yeri ve bu düşünceye katkıları ele alınmaktadır.


keyifli okumalar....

molla sadra ve hikmeti mütealiye,seyyid muhammed hamanei




Molla sadra ve hikmet-i mütealiye
On beş gündür ilahiyatta derslere giriyorum.elazığ’a formasyon için geldiğimi,blogu takip edenler bilir..hafta sonu formasyon derslerim var ve hiçbir zorunluluğumun olmadığı halde ben ilahiyata derslere giriyorum.yine blogu takip edenler bilir ki İslam felsefesinde yüksek lisans yapmayı çok istiyorum ve bende kendimi geliştirmek maksadıyla hafta içi ilahiyattayım.yani bu kadar lakırtıyı niye ettim bilmem J ben okudum bitti postu yazacaktım.aslında şunu demek için olaya bir giriş yapmaya çalışıyordum;girdiğim derslerin arasında mantık dersi de var ve hocanın anlattığı bazı şeyler okuduğum kitap sonrası kafamı karıştırdı. :/ bende kendi kendime dedim ki;ya kitabı okudum anlamadım ya kitabı okudum yanlış anladım ya da kitabı okudum ama anladığımı anlamadım… JAlın size ales mantık sorusu .artık gelelim kitap postuna..
Molla sadra’nın felsefi düşüncelerine yar verilen kitaptan ben çok büyük  bir keyif aldım.varlığın mahiyet ile olan ilişkisi en çok dikkatimi çeken konulardan biriydi.güneşi aydınlatıcılığından ayıra bilir misiniz ? ama güneş aydınlıktan ibaret değildir.peki güneşin mahiyeti nedir ? ateşten oluşmak ve ışık saçmak üzerine hiç düşündünüz mü ? ben bu konuyu okuduktan sonra düşündüm.mesela; d,iyelim ki bir sandalyeden bahsediyoruz.sandalye demir ve tahtadan oluşsun.ayrı ayrı demir ve tahta için sandalye varlığı demeyiz.ancak bu iki madde birleşince sandalyeyi oluşturur.peki sandalyenin mahiyeti demir ve tahtadan ibaret mi olmuş olur ? ama en nihayetinde sandalyenin varlığını reddedemeyiz.bence demir ve tahta da sandakyenin mahiyeti olur ama bu maddeler ayrı ayrı düşünüldüğünde sandalyenin mahiyetinin oluşturmazla.belki böyle,belki de değil….aklımda deli sorular :)
Kitap molla sadra’nın misal alemi düşüncesinden de bahsediyor.misal alemi yazım için buraya tık tık.
Zihinde ki hayallerden de ,metafizik ölümden de.yine de en dikkatimi çeken konu varlık ve mahiyeti oldu.sanırım yaratılmış her aklı olan varlığın bunun üzerinde düşünmesi gerekir.ben en sonunda böyle karar verdim. J
Molla sadra’nın pek çok konuda ki felsefik düşüncelerine yer verilen bu kitaptan çok keyif aldım ve size de tavsiye ederim.bol bol düşüneceğiniz,bazaen deli sorularla gerileceğiniz tatlı mı tatlı bir İslam felsefesi kitabı.
Kitaptan :
Madde alemi ise eksklikler alemidir  ve bu alemin varlıkları zaman,mekan,cisin,doğal ve fiziki sınırlamalara sahiptir.
Molla sadra bir eşyanın beyaz renkli olması örneğini veriyor.diyor ki;”sizin kağıda beyazdır”demeniz doğru ise beyazın kendisi beyaz sıfatına sahip olmaya kağıttan daha layıktır (zira beyazın kendisidir).
Besitu hakikat her şeydir ve hiçbiri değildir….ya cümle sen ne demeksin ?
Bir de töz içi hareket ne? İbni sina bunu reddetmiş ama kitaba göre molla sadra bunu kanıtlmaş.ama mantık dersinde öğrendiklerim daha başkaydı…..deli sorulara devam J
Bir günde cevapların olsun a kadın :P
Dur sen dur.:)
Ben bu felsefe işinin peşinin bırakmıycam.ama neyi nasıl anladığım konusunda ciddi sorunlarım var.anladığım şeyler doğru mu,yanlışsa nasıl düzelir.öründiklerimi doğu anlayıp doğru sonuçalara varıyor muyum? Eğer varamıyorsam hacı benim sonum ne olacak ? :)
Neyse ya bi gidin başımdan.:)
Az felsefe okuyun da benim gibi dertlenin.:)
Hadi kalın sağlıcakla….




Molla Sadra, İslam felsefesinin iki farklı kutbunu -akıl ve irfan- bir araya getiren önemli flozoflarındandır. Batılıların yirminci yüzyılda keşfettiği bir değerdir. Klasik İslam felsefesine getirdiği kavramsal çerçeveyle yeni algılamalara açık okumalara kapı aralamıştır. Onyedinci yüzyıl, hem doğuda, hem batıda dünyanın kültürel formasyonunun yeniden tanımlandığı, Rönesans´ın en parlak nvelerini verdiği, altın dönemlerini yaşadığı bir dönemdir. Molla Sadra, hem İşrak hem de Meşşaiye ekolünden beslendiği gibi irfani tecrübelerden de yararlanır. Teoloji ve felsefeyi aynı zeminde birleştirerek Kur´an´dan, Sünnet´ten, Fıkıh´tan Kelam´a kadar İslam kaynaklarının meczedildiği bir felsefe sistemi kurar. Felsefesinin köklerinde İbn Arabi´nin İrfani bakış açısını derinden hissedebilirsiniz. Molla Sadra´nın Hikmeti Mütealiye diye kavramsallaştırılan felsefesi ve metodojisi hakkında çalışmasıyla Prof. Dr. Seyyid Muhammed Hamanei, son yıllarda İslam felsefesi çalışmalarının odağı haline gelen filozofu bütün yönleriyle bize tanıtıyor.

keyifli okumalar....
Related Posts with Thumbnails