28 Ocak 2014

ran , akira kurosawa

dreams filmini izledikten sonra ( dreams postu için buraya tık tık  ) bu filmin akira kurasawa'ya ait olduğunu bilmeseydim bile hemen anlardım.aynı sinema dili,aynı görsel şölen devam eder gider.ran izlenesi bir film hatta  bence kaçırılmaması gereken bir film.
akira kurosawa'nın bambaşka bir sinema dili var.film boyunca kimonalara,o tabloluk sahnelere,sahne tasarımlarına,filmin anlatımına hayran kalıyorsunuz.
uzak doğunun kendine has kültürü,adetleri,kıyafetleri,yaşam tarzı hepsi ayrı bir çekici ve merak uyandırıcı.kurosawa'da bu özellikleri sonuna kadar kullanıyor.


filmin konusu kıcaca şöyle artık 70 yaşını deviren lord ichimonji ülkeyi üç oğlu arasında paylaştırıp emekli olmaya karar verir.ve zaten ne olacaksa ondan sonra olur.tam bir aile dramı,yaşanan katliamlar ve intikamcı bir gelinin yavaş yavaş ve soğuk kanlılıkla aldığı kendi ailesini intikamı...



 yönetmenin asker kıyafet ve bayraklarında özellikle kırmızı rengi seçmesi çok manidar.savaşın yıkımını ve acısını çok güzel simgelemiş.


filmin teknik bilgilerine gelince ; filmin imdb puanı 8,3,yapım yılı 1985.
film aslında shakespeare'nin kral lear uyarlaması.
kral lear : 16.yy'ın yaşlı lordu kral lear krallığını üç kızı arasında paylaştırmaya karar verir.her biri ülkenin farklı yerlerindeki kalelerde yaşayacak ve sadakatlerini babalarına kanıtlayacaklardır.büyük kız menfaaatleri için sahte bir samimiyet gösterirken,en küçük kız babalarına duyduğu bağlılıkla onun gerçekleri görmesi için çabalar.
ran 'da da olaylar şöyle gelişir ; bir doğu filmi olması hasebiyle kızların yerini erkek kardeşler alır.
lord ichimonji krallığını üç oğlu arasında paylaştırır.en küçük ve zeki olan oğulun tüm korkuları gerçekleşir ve bir aile savaşı yaşanırken arka tarafta bir ülke de tüm bu savaştan nasibini alır.


yönetmenin savaş sahnelerinde hiç bir ses kullanmadan sadece müzik kullanması da savaşın soğuk yüzünün anlaşılması aççısından oldukça etkileyiciydi..



 filmde en hayran kaldığım sahne.büyük oğul başa geçtikten sonra karısı ( intikamcı gelin) ile kalede ki ana salonda oturup konuşurlarken.
bu sahneyi al evine tablo olarak as.
birde o muhteşem kimonolar yok mu..


yaşanan katliamların ve kardeş katlerinden sonra aklını kaçıran lord ichimonji ve soytarısı..



kamera arkası görüntüsü akira kurasawa


Akira Kurosava 23 Mart1910 - 6 Eylül1998Japon film yönetmenifilm yapımcısısenarist ve kurgucu. 57 senelik kariyerinde 30 film yöneten Kurosawa, sinema tarihinin en önemli ve etkileyici yönetmenlerinden biri olarak kabul edilir.
Kurosava, 1936 senesinde Japon sinema endüstrisine kısa bir süreliğine ressam olarak girdi. Çeşitli filmlerde yönetmen yardımcısı ve senarist olarak çalıştıktan sonra 1943 senesinde 2. Dünya Savaşı sıralarında ilk filmi olan popüler aksiyon filmi Sugata Sanshiro'yu filme aldı. Savaştan sonra 1948 senesinde Drunken Angel filmini çekti. Bu filmde o zamanlar tanınmayan bir aktör olan Toshirō Mifune'yi başrolde oynattı. Ve yine bu filmle Japonya'daki gelecek vaad eden genç yönetmenler arasındaki yerini sağlamlaştırdı. Daha sonra bu iki adam birlikte 15 film daha çektiler.
Kurosava'nın önemli filmlerden Raşamon filminin ilk gösterimi Tokyo'da 1950 senesinde yapıldı. Film 10 Eylül 1951'de Venedik Film Festivali'nde, Altın Aslan ödülünün sürpriz kazananı oldu. Ve sonradan Avrupa ve Kuzey Amerika'da gösterime girdi. Bu filmin batı pazarında yakaladığı reklam başarısı ve olumlu eleştiriler Japon sineması için bir ilkti. Böylece Kurusava'nın bu başarısı diğer Japon yönetmenlere de uluslararası arenada tanınma olanağı tanıdı. 1950'li yılladan 1960'lı yılların başına kadar Kurosava, aşağı yukarı her sene bir film üretti. Bunların içinde, IkiruYedi Samuray ve Yojimbo gibi bazı filmler yüksek derecede saygınlık kazandı. 1960'ların ortalarında sonra Kurosava'nın daha az verimle çalıştı. Ama son zamanlarında yaptığı işlerinden son iki epik filmi Kagemusha ve Ran ile ödüller almaya devam etti. Bunların içerisinde Kagemusha filmi için aldığı Altın Palmiye ödülü de vardır.
1955 senesinde Akademi Ödülleri'nin verdiği Akademi Onur Ödülü'nü kabul etti. Ölümünden sonra AsianWeek dergisinde "Sanat, Edebiyat ve Kültür" kategorisinde "Yılın Asyalısı" olarak isimlendirildi ve CNN tarafından "Son 100 yılda Asya'nın gelişmesine en çok katkıda bulunan insanlardan (beşliden) biri" seçti.
tralier 



keyifle ve hayranlıkla izlenecek bir film.
iyi  seyirler...

14 Ocak 2014

aşkın gözyaşları , tebrizli şems , sinan yağmur

bir okudum bitti postunda daha birlikteyiz :)
yine okudum,yine bitti ve yine beğenmedim.
çünkü yazarın elinde çok güzel bir hikaye ve tasavvuf gibi iyi bir konu varken çok basit bir dil ile kaleme alınmış.
doğrusu hakkında söylenen onca iyi lafı kitap karşılamıyor.
tasavvufu sevmesem de tasavvuf bir derya deniz.
kitabın zengin bir edebiyat dili yok,insanı içine çeken etkileyen bir tasavvuf dili de yok.duygudan yoksun vs.
daha çok lise öğrencilerine yönelik ve onları mutlu edecek bir kitap.
yani ne edebi dili,ne duygusu,ne tasavvuf yönü beni hiç tatmin etmedi.
daha ikisi ve üçü okunacak ama hiç hevesli değilim :/
ayrıca dördüncüsünün çoktan çıktığını okulda kİ edebiyat öğretmeninden öğrenmiş buluNmaktayım.
neyse yine de alın okuyun derim.
kitap her zaman en iyi dosttur :)
kitabın ön sözünde nazan bekiroğlu'n teşekkür var zaten kitabın çok yerinde zorlama nazan bekiroğlu cümlelerini görebiliyorsunuz.
çok söze gerek yok,sanırım ne sanırım ben kitabı hiç beğenmedim.hayal kırıklığı oldu.
çok zengin bir edebi dil ve tasavvuf bekliyordum.
neyse bu konu ile yeni yeni ilgilenenleri hoşnut edebilir belki diyor ve kitabı yerin dibine batırmaktan vazgeçiyorum :)


kitaptan pasajlar :
her insan için bir aşık olma zamanı vardır,bir de ölmek zamanı.

siyaset şeytanın suyudur.

Allah bir insanı senin elinle ayağa kaldıracaksa,sen nasıl elini uzatmazsın ?

eğer inancın varsa kuşkularını gider.

ve koca kitapta tek hayran kaldığım söz :
Allah senin kapından aşk sarayına bir insanı alacaksa,
o insana sen nasıl ben seni sevmiyorum dersin ?

sinan yağmur 


Sinan YAĞMUR; 1965’te Kırşehir’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kırşehir’de tamamladı. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden de 1990’da mezun oldu. Aynı yıl “Kelâm ve İslâm Felsefesi" Ana Bilim Dalında yüksek lisansa başladı. 

alıntı :

Aşkın Gözyaşları - Tebrizli Şems 
Yedinci ve en tesirli bıçak darbesi ensesine gelir boynu sağa doğru bükülmüştür. Dervişler yere kapanmasını bekleye dursun. Şems Hz. Peygamberin şu hadisini sesi boğuk mırıldanır: “Allah’a kavuşmayı isteyeni Allah da sever” Dervişlerden birisi sırtına tekmeyi vurur. Yüzüstü taş zemine kapanır, dudağı patlamış, dişleri zemine dökülmüştür Siyah feracesi kanlar içinde bordoya dönmüştür. Saçlarından tutarak kafasını kaldıran dervişin niyeti Şemsin başını gövdesinden ayırmaktır 
Baş derviş engeller. Bırakın son nefesini versin. Sonra da en yakın bir kuyuya atın. Kıyafetine sarp atın. 

Avluyu yıkayın. Sabah ile yola çıkarız. Şems hala son nefesini vermemiştir Sille taşının üzerindeki başını hafifçe göğe kaldırır ve: “Allah ne güzel sevgilidir. Rabbim sana aşığım. Ve bu canı sana hediye ediyorum.” Mevlana içeri girer, mendili koklar eli titreyerek açar. İçinden san kağıda yazılmış bir not çıkar: “Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için 
ölmek ne demekmiş.” Mevlana olduğu yere düşüp bayılmıştır.Geceden sonra doğan ve kalplerin çöllerini cennetlere çeviren bir gözyaşı bu. Çoraklaşmış ve çöle dönmüş kalpler; açın sadrınızı! Aşkın gözyaşları, serin serin, sağanak sağanak, üzerimize damlıyor; bakın gökyüzüne, nasılda aşk yağıyor..

keyifli okumalar..
Related Posts with Thumbnails