1 Aralık 2017

Şeytana Satılan Ruh ya da Kötülüğün Egemenliği,Jean Baudrillard...


Bu kitap hakkında nasıl bir yorum yapabileceğimi bilmiyorum hatta ne kadarını anladım ne kadarını anlamadım çokta emin değilim.Ama büyük bir merakla neredeyse her satırını çizerek ve okurken bol bol araştırma yaparak ilerledim.O yüzden elimde on beş gün kadar kaldı #jeanbaudrillard'ın Simülarklar ve Simülasyon adlı kitabı Matrix filmi için bir referans niteliğinde hatta serinin ilk filminde Neo kendisinden disket almaya gelenlere o disketi sakladığı yer olan Simülarklar ve Simülasyon kitabının içinden çıkarıp verir.
(buradan bakabilirsiniz https://youtu.be/6IDT3MpSCKI)
Keanu Reeves'in filmle ilgili yaptığı bir röportajında Wachovski kardeşlerin çekimlerden önce bu kitabı okuttuğunu söylediğini şahsen bizzat kendimin kulakları işitmişti.👂👂Filmde kitapta gerçeklik sorgulaması içeryor aynı şekilde bu kitap #seytanasatilanruh'ta aynı gerçeklik sorgulamasını barındırıyor.Iki ana tema içeriyor kitap gerçeklik ve kötülük.Cinsellik ya da pornografiyle ilgili gerçeklik sorgulamalarının ise ne anlam ifade ettiğini cidden hiç anlamadım
Ekonomi,siyaset,medya ekseninde gerçekliğin ne kadar sandığımız gerçek olduğu sorgulanıyor.Yani benim anladığım böyleydi.Cidden zor bir okuma yolculuğuydu ve sanki kitap bana bir beden büyük gelmiş gibi hissettim.Bazı bölümler yeni dünya düzeni içerikli kitaplarda bulabileceğiniz konuların ağır felsefi söylemi şekindeydi.Irak savaşından,11 Eylül olaylarına kadar değiniliyordu ve tabi Matrix'ten bahsedilmese olmazdı.Yazarı kim nasıl değerlendiriyor bilemiyorum ama bu modern çağ feylesofunu tanıyıp okumaktan ve bir nebze de olsun anlamaktan dolayı kendimle gurur duydum.🙈Yani sonuç olarak kafamda deli sorular.🤔🤔🤔


arka kapak:

Yüzünü her zaman ustalıkla maskeleyebilmiş Şeytan, modern uygarlıkta yine kendine yakışan kusursuz kıyafeti seçiyor.

Şeytanın bu sefer bizlere hazırladığı tuzak, çektiği son numara, gerçekle kurduğumuz hayalî ilişkiler ağında aranmalıdır. Sadece bir süreliğine coşkuyla kendimizden geçiyoruz, fakat ardından benliğimizi kötülüğün mutsuzluk sarmalına doladıkça dolayan "gerçekler" yığını, tepetaklak edilmiş bir dünyayı gözler önüne seriyor. İnsan benliği dünya adlı dev ekrana yansıyan zavallı görüntüsünü izlemekten mutsuz! Bu görüntüler arasında kendi ölümünün peşinde koşan modern sanat, sinema, fotoğraf, bilgi, iletişim, internet, her türlü politik cambazlık ve sayısız ideolojik tatmin nesnesi şeytanın kazdığı çukuru daha da derinleştiriyor. Şeytan, her şeyi verirmiş gibi yaptığı sırada aslında her şeyi alıp götürüyor. Bu oyunda kimse özgür değildir, herkes akıldışı bir performansla aynı anda hem köle hem de efendidir. İnsanı gönüllü bir köle olarak seyretmek şeytanı mutlu kılıyor. Efendilik mücadelesinde bir an olsun taviz vermeyen Şeytan, en çok bu oyunu seviyor...

Baudrillard, bu kitabında şeytanın avukatlığını üstleniyor. En azından bu tehlikeli mesleğe soyunacak kadar cesur ve kaleyi içten fethedecek kadar sarsıcı... Baudrillard’ın son kitabını okurken, vahşi bir kültürsüzleşme ortamında muhalif bir zekânın nasıl ayakta durduğunu görüyoruz.

Son yıllarda düşünce dünyamızın zenginliği için aşk ile çalışan Oğuz Adanır’ın katkısıyla... 

bahsettiğim bölüm


keyifle kalın.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlarınız için teşekkür ederim :)

Related Posts with Thumbnails