toplu eserleri 1
#arthurschopenhauerokunması çok zevkli bir düşünür ama kesinliklen bir Dekar abim olmaz.😁😶
Toplu Eserleri 1'de hayatın anlamı,üniversiteler ve felsefe,ölümün anlamı,din üzerine,aşk ve kadınlara dair,seçkinlik ve sıradanlık başlıklarından ve alt konularından oluşuyor.Tüm kitap deneme şeklinde kaleme alınmış.Ben bu tarzı çok sevsemde itiraf etmeliyim ki bir paragrafı okuduğunda diğerine geçince bir önceki paragrafta neler yazdığını unutuyor insan yani en azından bende öyle oluyor.🙈Bir konu başlığı altında pekçok şeyden bahsedildiği için olabilir diye düşünüyorum sorun bende değil yani.🤑🙃Din üzerine adlı bölüm bence çok keyifliydi (her ne kadar görüşlerinin tamamına katılmasamda) ve ağırlıklı olarak #Schopenhauer'in din eleştirisinden oluşuyordu.
Üniversitelerin ve felsefenin ele alındığı kısım ise tam bir #hegel (dedikodusu🙈😄) eleştirisi şeklinde ele alınmıştı.Laf aramızda hayatı boyunca Hegel'i kıskandığını,inat olsun diye üniversitede ki derslerini Hegel'le aynı saate koydurduğunu ve öğrencilerin Hegel'i tercih etmesi ve sınıfının sinek avlamasından dolayı daha çok kudurduğunu söylüyolla🙈🙉🙊
Genel olarak pesimist bakış açısına sahip olsada okunması çok keyifli bir felsefeci.Bu kitap felsefi bir eser olmaktan daha çok felsefi değeri olan bir deneme olarak değerlendirilebilir.
Ben çok sevdim.
☕
☕
Toplu Eserleri 1'de hayatın anlamı,üniversiteler ve felsefe,ölümün anlamı,din üzerine,aşk ve kadınlara dair,seçkinlik ve sıradanlık başlıklarından ve alt konularından oluşuyor.Tüm kitap deneme şeklinde kaleme alınmış.Ben bu tarzı çok sevsemde itiraf etmeliyim ki bir paragrafı okuduğunda diğerine geçince bir önceki paragrafta neler yazdığını unutuyor insan yani en azından bende öyle oluyor.🙈Bir konu başlığı altında pekçok şeyden bahsedildiği için olabilir diye düşünüyorum sorun bende değil yani.🤑🙃Din üzerine adlı bölüm bence çok keyifliydi (her ne kadar görüşlerinin tamamına katılmasamda) ve ağırlıklı olarak #Schopenhauer'in din eleştirisinden oluşuyordu.
Üniversitelerin ve felsefenin ele alındığı kısım ise tam bir #hegel (dedikodusu🙈😄) eleştirisi şeklinde ele alınmıştı.Laf aramızda hayatı boyunca Hegel'i kıskandığını,inat olsun diye üniversitede ki derslerini Hegel'le aynı saate koydurduğunu ve öğrencilerin Hegel'i tercih etmesi ve sınıfının sinek avlamasından dolayı daha çok kudurduğunu söylüyolla🙈🙉🙊
Genel olarak pesimist bakış açısına sahip olsada okunması çok keyifli bir felsefeci.Bu kitap felsefi bir eser olmaktan daha çok felsefi değeri olan bir deneme olarak değerlendirilebilir.
Ben çok sevdim.
☕
☕
Sannattan metafiziğe,kendinde şeyden tarihe,okumaktan üniversiteye kadar yine her konunun bam teline çalan bir #schopenhauer kitabı daha bitti.Tartışma sanatının inceliklerini anlattığı bölüm çok keyifliydi ve boş yere şişirilmiş edebiyatçı ya da düşünür eleştirileri de harikaydı.Yine sevdiğim bir kitap oldu.
☕
☕
arka kapak:
Arthur Schopenhauer (d. 22 Şubat 1788, Danzig - 21 Eylül 1860, Frankfurt), Alman bir filozof, yazar ve eğitmendir. Schopenhauer, Alman felsefe dünyasındaki ilklerdendir ve dünyanın anlaşılmaz, akılsız prensipler üzerine kurulu nedenselliklerinin olduğunu söyleyerek dikkatleri çekmiştir.Ayrıca Schopenhauer, Nietzsche´nin ilk akıl hocasıdır.
Schopenhauer, Platon´un ve Immanuel Kant´ın etkisinde idealizmin teorisini kendince anladığı boyutunda temsil ederken, bu genel bakışı subjektif idealizmin sınırlarından taşıramamış ve Hegel´in felsefesini de reddetmiştir. Hegel, Schelling ve Fichte´ye ve sonradan kendisini fikirlerinden dolayı onore eden Schleiermacher´e karşı etkileyici polemikler yazmaktan çekinmemiştir.
Felsefesinin ilkesel bir kavramı irade kavramıdır. Dünyanın özü ve gerçekliği irade iken, fenomenlerden oluşan dünya, tasarımdan başka bir şey değildir. İrade, Schopenhauer felsefesinde kendini bir zorunluluk olarak gösterir, ki onun düşüncesindeki kötümserliğin ve karamsarlığın kaynağı da esas olarak budur. İnsan, tamamen kurtulamayacak olsa da istencin emrine boyun eğerek acı ve kederden kısmen kurtulabilir. Bu noktada Schopenhauer´ın düşüncelerinin belirli ölçüde, kaderciliğin ağır bastığı doğu felsefelerine yakınlaştığı söylenebilir.
Schopenhauer´a göre; birbirlerini en çok büyüleyenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır.
Schopenhauer, potansiyel olarak aktif anlamlar taşıyan iki entelektüel beceriyi yani aklı ve anlayışı birbirinden ayırmıştır. Anlayış, bakmayı kavramsal ve terimsel olarak düşünebilme sonrasında içinde barındırdığını temsil etme yetisidir. Bu zihindeki soyut bir konsepttir. Akıl ise buna karşılık, baktığıyla kendini doğrudan doğruya belirsiz; bir insanın ne kadar hızlı veya güçlü olabileceğini bilebilmek, bir gürültünün nedeninin ne olabileceğini veya bir mızrağın hedefine varması için hangi açıyla ya da hangi güçle fırlatılması gerektiğini tahmin ve hesap etmek şeklinde muhakemelerin içinde bulur.
(Tanıtım Bülteninden)
Schopenhauer, Platon´un ve Immanuel Kant´ın etkisinde idealizmin teorisini kendince anladığı boyutunda temsil ederken, bu genel bakışı subjektif idealizmin sınırlarından taşıramamış ve Hegel´in felsefesini de reddetmiştir. Hegel, Schelling ve Fichte´ye ve sonradan kendisini fikirlerinden dolayı onore eden Schleiermacher´e karşı etkileyici polemikler yazmaktan çekinmemiştir.
Felsefesinin ilkesel bir kavramı irade kavramıdır. Dünyanın özü ve gerçekliği irade iken, fenomenlerden oluşan dünya, tasarımdan başka bir şey değildir. İrade, Schopenhauer felsefesinde kendini bir zorunluluk olarak gösterir, ki onun düşüncesindeki kötümserliğin ve karamsarlığın kaynağı da esas olarak budur. İnsan, tamamen kurtulamayacak olsa da istencin emrine boyun eğerek acı ve kederden kısmen kurtulabilir. Bu noktada Schopenhauer´ın düşüncelerinin belirli ölçüde, kaderciliğin ağır bastığı doğu felsefelerine yakınlaştığı söylenebilir.
Schopenhauer´a göre; birbirlerini en çok büyüleyenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır.
Schopenhauer, potansiyel olarak aktif anlamlar taşıyan iki entelektüel beceriyi yani aklı ve anlayışı birbirinden ayırmıştır. Anlayış, bakmayı kavramsal ve terimsel olarak düşünebilme sonrasında içinde barındırdığını temsil etme yetisidir. Bu zihindeki soyut bir konsepttir. Akıl ise buna karşılık, baktığıyla kendini doğrudan doğruya belirsiz; bir insanın ne kadar hızlı veya güçlü olabileceğini bilebilmek, bir gürültünün nedeninin ne olabileceğini veya bir mızrağın hedefine varması için hangi açıyla ya da hangi güçle fırlatılması gerektiğini tahmin ve hesap etmek şeklinde muhakemelerin içinde bulur.
(Tanıtım Bülteninden)
felsefeyle kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumlarınız için teşekkür ederim :)