30 Ağustos 2020

Ağustos ayı okuduklarım...

📚 Ütopya,Thomas Moore
📚 Deliliğe Övgü,Erasmus
📚 Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar,Arthur Schopenhauer
📚 Duygular ya da Ruh Halleri,Descartes
📚 Güneş Ülkesi,Campenella
📚 Şölen,Platon
📚 Felsefenin Tesellisi,Boethius

Bu ay siz neler okudunuz ?

Cumartesi gezmeleri...

 İstanbul'da yaşayanlar için Arnavutköy,Taşoluk'ta ormanın içinde doğayla başbaşa kalabileceğiniz harika bir cafe önereceğim sizlere.
Kozalak Cafe..


 Sosyal mesafe korkusu olmadan ailenizle mangaldı,eşyaydı,falsndı filsndı derdi olmadsn piknik havasında doğada vakit geçirebilirsiniz.



 Paintball da oynayabileceğiniz,kapalı mekanı da bulunsn çok güzel bir yer.Senelerdir Arnavutköy'de oturan biri olarak burayı yeni keşfetmekten dolayı esef ettim







Yalnız kurumsal olmayan her cafenin handikabı bu cafe de de var.Servis bşraz sıkıntılı ama çoğu k güzel bir yer.




İstanbullular için hoş bir haftasonu kaçamağı yapılacak bir mekan.

29 Ağustos 2020

Mimlik işler...



Deep görenler yapsın demişti,bende niyetine girmiştim anca sırası geldi.

Şimdi mevzu şu:

Yaşamak için ne lazım?

Ya hu ne lazım olacak bir hava bir su, üç beş lokma :) 
Bunlar olmazsa zaten yaşayamazsın da :)

Aslında çok derin,çok felsefik bir konu.
Herkesin öncelikleri farklı.
Mesela bir haftadır seminerde bir öğretmen arkadaş arabasını değişecekmiş tek bahsettiği konu buydu.Elindekini satıp yüz seksen beş bin liralık feşmekanca marka bir araba alacakmış.Bir hafta boyunca bunu dinledik.Allah karısına sabır versin dedim.:)
Yani kirada oturan iki öğretmensiniz o kadar pahalı araba sizin neyinize demek istiyor insan ana tabi diyemiyor 
Yani şimdi bu insanların yaşamak için bence o arabaya ihtiyaçları var.:/
Örnekler çoğaltılabilir bu konuda 

Mesela bir de Keanu Reeces örneği var.Bu adamın serveti yaklaşık dört yüz milyon dolar ama adam on yıllık catlerinden hiç vazgeçmiyor.Para da umurunda değil.Lüks yaşamdan da çok uzak.
Şimdi bu adam için yaşamak için neye ihtiyacı olduğunu düşünebiliriz.
Tabi bekara karı boşamak kolaydır misali o kadar para bende de olsa paraya köpek muamelesi yaparım diyenler çıkar ama adam gerçekten tevazu sahibi,gösterişle uzaktan yakından  alakası olmayan,alçak gönüllü parayla pulla işi olmayan biri.
Böyle de bir mıdel var yani.

Şimdi bana gelince evimi,kitaplarımı,kahve içmeyi (işin içine fincanlar,kahve makineleri,türlü kahveler girer) woswosu,süslenmeyi (bu sefer işin içine,ayakkabilar,çantalar,elbiseleryok bilmem daha neler girer)  pek severim :)
Ama yaşamak için gerçekten bunlar gerekli mi ya da ne gerekli denilse aslında hiçbirine de gerek yok.
İnsanın en büyük serveti 
sağlık, huzur ve mutluluk.
Yaşamak için en çok bunlar lazım.
Eğer bunlar yoksa neye sahip olursanız olun yaşam size acı verir ve yetmez.
Bu üç şeye sahip insan zaten bence yaşam bilgeliğine de ulaşan insandır, böyle insanlar için de sana bana lazım olan şeyler lazım olmaz.
Diğer şeyler Maslow'un ihtiyaç hiyerarşisinden ibaret.

Herkese sağlık,huzur,mutluluk ve en nihayetinde yaşam bilgeliği diliyorum...

Peki sizin yaşamanız için size ne lazım?


28 Ağustos 2020

Ne okuyorum ?

 Eylül ayında bunları okumaya karar verdim.Aristotales ve Felsefe Tarihiyle başladım okumalara,darısı diğer kitaplara olsun :)



Bu kitaplara dinç kafa lazım deyip çakıyorum kahveyi,çakıyorum kahveyi :)
Siz neler okuyorsunuz?Yorum burakın lütfen🥰 Böylelikle yeni kitaplar da öğrenmiş oluruz.🙃

27 Ağustos 2020

Dıygular ya da Ruh Halleri,Descartes...


Duygular ve Ruh Halleri,Descartes...
Duygular ya da Ruh Halleri çok rahat okunan felsefi bir inceleme.Descartes zaten en sevdiğim dört filozoftan biri.diğer üçüne gelince: John Locke,David Hume ve İmmanuel Kant.
Descartes,çok keyifle okunan bir feylesof ya ben bayılıyorum decar abime :))

Bu kitap,prenses Elisabeth ve Hollan'da da bulunan  Utretch üniversitesinin bir prof.'yla yapılan mektuplaşmalardan oluşuyor.duyguların ruhta oluşum halleri ve bedene sirayet şekillerinin anlatılması.temel altı duygudan yola çıkıp ruhta oluşan tüm duygular irdeleniyor.Sanki daha çok kişisel gelişim kitabı okuyormuş hissine kapıldığınız bir felsefe kitabı.

Şölen,Platon ..


Şölen,Platon....
Ay Platon vay Platon diyerek söze başlıyorum.😊Zira kitap boyu aşk deyü oğlancılığı övdü övdü durdu.😬
Şölen,Atinalıların içki ve yemek eşliğinde tanrılara dua da ettikleri felsefe konuştukları bir toplantı şekli.Bu Şölen de de Platon'nun kalrminden Sokrates'in dilinden aşk konusunu tartışıyor Atinalılar.Aşkın neliği,erdemli yanları,kime aşık olursan aşk doğru ve erdemli olur... vb gibi konular diyalog şeklinde tartışılıyor.Kadına duyulan aşktan tiksintiyle bahsedilirken oğlancılığa duyulan aşk övülüyor.Platon'nun eş cinsel olduğunu hesaba katarsak bu övgü anlaşılır fakat kadına duyulan aşktan tiksinti ve esefle bahsetmesi ayrı bir şaşkınlık olay yani.Hani hoşgörü,hani sevginin kutsaliyeti nerde ha Platon nerde?😂 Senin tüyü bitmemiş köleyi alıp cinsel istekkerin için kullanman (ki kölenin bu konuda seçme hakkı neyim yok) kutsanmaya değer bir aşk oluyor da,bir kadın ve bir erkeğin duygusal çekiminden duyulan aşk ve bu aşkın cinsellikle tamamlanması beden tiksinç bir olay oluyor? Soruyorum sana Platooon,cevap ver😂
📚

26 Ağustos 2020

Home sweet home...

 Canım,tatlış,çatı katımdan bildiriyorum efendim.Hatay'dan dönünce tüm temizliği kızım yaptı :) öhöm öhöm yani :))


 Evim benim mabedim çok seviyorum çok.Allah herkese dünyada mekan,ahirette iman nasip etsin :)) Buradı okuma köşem.



Bu kahvelerde yine kızımın ellerinden :))

25 Ağustos 2020

Kitapmania.


Size dünyalıklarımı göstereyim dedim :)


Kendime verdiğim elimde biriken kitaplar bitmeden kitap almayacağım sözümü de halen daha tuttuğumu söylemrliyim💪😂
Amma ve lakin kitap almamaktan mütevellit bir süredir internet alışverişine (kılık kıyafet🙈) düştüğüm doğrudur.🤦😂 


Kütüphanemin yarısı kadar kitabı da hediye ettiğimi söylemeliyim :))

24 Ağustos 2020

Şunu bırakıp kaçıcam :)

 Minnoşumu yemeklere yumulmuş vaziyette görüyorsunuz anlatmaya gerek yok.:))
Cuma akşamı kız kardeşim,yeğenim,ben ve kızım Reyhanlı'da son kez şöyle bir yürüyüşe çıkalım demiştik üstelik yemek yedikten hemen sonra.Neyse bayağı yürüdük, gördüğümüz her dükkana girdik çıktık.Bu arada bizim kızlar iyice acıktılar ve yoruldular.Yeğenim Havva Zeybep altı yaşında ve çok uysal bir çocuk öyle şikayet falan etmez ama çocuk dükkan dğkkan gezmekten öyle bezmiş ki dönüş yolunda artık isyanlardaydı :) Çünkü kızlara dönüşte jebaoçıya gidicez diye kızlara söz vermiştik. Bir neyse daha Havva artık dükkanların dışında ben içeri girmeeeemm burası kğ efejebspçısı değiiiill diye isyanlardaydı :)

 Kebapçıya vardık siparişleri verdik garson tabak servisi yaparken bizimkisi yemekleri çabuk yapııınn diye bağırmaz mı :)) Garson mezeleri getirdi ben ve kız kardeşim sohbetteyiz o sırada Havva önğne koyan koca tabak yoğurtlu salatayı lüpletmiş ben bunu yedimm denez mi :) valla biz çok gülmüştük :))
Açlıktan rengi atan çocuk kebspçıdan öıkarken dans ediyordu :))
Görsellerde dans ettiren jebapları görüyorsunuz :)

 Hatay sonra n gün kahvaltımız

Bu da Asi kebapta yediğimiz son gün tepsi kebabımız :)






Bu arada biz döndük,görev başı bike yaptık,kurul toplantımız da bitti Şimdi ben zümre toplantısı tutanağı hazırlamaya gidiyorum bay bay:)

Antakya Hotel Museum...

Önce bilgi.
Hatay'da 2010 yılında bir otelin inşaat çalışması sırasında ortaya çıkan Helenistik dönemden İslamiyet dönemine kadar 5 katmana ait eserlerin yer almaktadır.

Yaklaşık 17 dönüm alana sahip müzede, Helenistik döneme ait sur duvarlardan 5. yüzyıla ait üzeri kuş figürleriyle süslenmiş mozaik parçasına, büyük boyutlu çok mekanlı Roma hamamından, vahşi doğa tasvirli mozaiğe kadar birçok ünik eser bulunduğu yerde sergilenmektedir.

Müze, M.S. 2. yüzyılda Roma dönemine ait kanatlı at "Pegasus" ve etrafını çevreleyen su perileriyle tasvir edilmiş mozaik ile 6. yüzyılda "kamu alanı" olarak kullanıldığı değerlendirilen ve kapladığı yaklaşık bin 200 metrekarelik alanla "dünyanın en büyük tek parça taban mozaiği" olarak anılan mozaiğe de ev sahipliği yapmaktadır.




Gerçekten çok enteresan bir mekandı.













Bu kadardıı:)

St.Pierre Kilisedi...

 Önce Vikipedi:
Saint Pierre Kilisesi veya Aziz Petrus Kilisesi Stauris Dağı'nın batısında kayalara oyulmuş 13 metre derinliğinde, 9.5 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğinde bir mağaradan oluşmaktadır. Antakya'daki ilk Hristiyanların gizli toplantıları için kullandıkları bu mağara Hristiyanlığın en eski kiliselerinden biri olarak kabul edilir.
İncil'in Resullerin İşleri bölümünde Barnabas'ın Tarsus'a giderek Pavlos'u Antakya'ya getirdiği, Antakya'da bir yıl birlikte çalışarak Hristiyanlığı yaydıkları ve bu dine inananlara 'Hristiyan' adının verilmesinin Antakya'da gerçekleştiği bilinmektedir. Bu bilgilere ek olarak Pavlos'un Galatyalılara yazdığı mektupta Antakya'ya gelen Petrus ile Hristiyanlığın o günkü durumunu tartıştığını belirtmektedir. Hristiyan geleneği Petrus'u Antakya Kilisesi'nin kurucusu ve burada oluşan Hristiyan topluluğun ilk başpapazı olarak kabul etmiştir.
Kilisenin erken döneminden günümüze sadece taban mozağinin parçaları ve sunağın sağında, duvar boyamalarının izleri kalmıştır. Dağa açılan tüneli bir zamanlar burada toplanan Hristiyanların baskınlar sırasında kaçmak için kullandıkları sanılmaktadır. Kayalardan sızarak yalakta toplanan su vaftiz için kullanılmıştır. Son yıllara kadar ziyaretçilerin şifalı kabul ederek içtikleri, hastalara götürdükleri bu su sızıntısı depremler nedeniyle azalmıştır.
Kilisenin ortasındaki taş sunağın üstünde eskiden 21 Şubat tarihinde Antakya'da kutlanan Saint Pierre Kürsüsü Bayramı için yerleştirilen taştan bir kürsü vardır. Sunağın üzerindeki mermer Saint Pierre heykeli 1932 yılında yerleştirilmiştir. 1098 yılında Antakya'yı ele geçiren haçlılar kiliseyi birkaç metre daha uzatıp iki kemerle ön cepheye bağlamışlardır. Bu cephe 1863 yılında, Papa IX. Pius'un isteğiyle restore işlerine girişen Kapusen rahipleri tarafından yeniden yapılmıştır. Restorasyona III. Napolyon da katkıda bulunmuştur. Kilise girişinin solunda duran kalıntılar bir zamanlar ön cephenin önünde bulunan revaktan geriye kalmıştır.
Bahçenin birkaç yüzyıl mezarlık olarak kullanıldığı bilinmektedir. Kilisenin iç kısmında da özellikle sunağın çevresinde de mezarlar bulunmuştur. Günümüzde bir müze olan kilisede valiliğin izniyle müze müdürlüğü denetiminde ayin yapılabilmektedir.


 Adamlar dağın tepesine kilise yapmışlar diye diye vardık kiliseye.:)







 İçeri girdiğimizde sonuç buydu :))













Related Posts with Thumbnails