30 Mart 2019

madam arthur bey ve hayatındaki her şey,mine söğüt...


Hayat yolunu hep beklenmedik,hesapsız buluşmalar,talihli karşılaşmalar sayesinde bulur.O yüzden hiçbir hayat sıradan değildir...
#madamarthurbeyvehayatindakiherşey
İlk #minesogut kitabımdı ki ama ne kitap.Her biri bir diğerinden çarpıcı pek çok alakasız ve sıradışı karakterin tuhaf hikayeleri öyle güzel birleştirilmiş ki.Ama hikayeler için başı şu sonu şu,zamanı bu,gereçek kısmı bu,hayal kısmı da şu demek o kadar zor ki...Kitabı okurken olaylar nereden geldi nereye gidiyor derken sizi derinden etkileyecek satırların altını çizerken başladığınızla bitiveriyor kitap.Altı çizli satırlarımın sarsıntılı etkisiyle başbaşa kaldım ilk kitaptan beni benden aldı Mine Söğüt...
Dışlanmış,ötelenmiş hayatın içinde bir varlık gösterememiş pek çok insanın sıradışı varolma hikayeleri...Kırık,dökük,yitik hayatlar...Hayatı sorgulamanızı sağlayan 
çok etkileyici bir kitaptı.Bundan sonra gelsin yeni Mine Söğütler.


aka kapak:

Mine Söğüt yeni romanında birbirinden ilginç insanları, tuhaf hayat hikâyeleriyle birlikte kapkara bir ortamda anlatıyor, hepsini Kara Yalı'da birbirine düğümlüyor: Kara Yalı'da gizlenen Madam Arthur Bey, eski fotoğrafların izinde romanını yazan Olcayto Ran, yangınların ve ölümlerin dilsiz kadını Maria, eski sevgili Keşşaf Hanuman, her şeyi bilen hayat kadını Nagehan, kimliğini arayan Şehnaz Hanuman, bütün cinayetlerin tek tanığı antikacı Kedileş, Kara Yalı'da kaybolmuş baba Ruhat Ran…
Kara Yalı'nın salyangoza benzeyen çıkışsız gövdesinde herkes kendine yeni bir hayat arar. Herkes kendi hayatından kurtulmak, olanları unutmak ister. Çılgınlıklarla dolu yalıda her şey birbirine dönüşür, herkes bir başkası olur…

Özetle;
Yazacağı yeni romanı için eski fotoğrafların peşine düşen Olcayto Ran, kendisini Madam Arthur Bey'in lanetli dünyasında bulur. Geçmişe gizlenmiş birçok cinayetin içinde kendi hayatının kayıp halkaları da vardır. Çocuklarını terk etmiş Nagehan'ın bildiği ama söylemediği sırların, çocukları ölmüş dilsiz Maria'nın suskunluğunun ve her şeyi bilen ama Madam Arthur Bey'den ölesiye korkan Kedileş'in anlattıklarının peşine düşen Olcayto, Kara Yalı'nın ölümcül labirentlerinde kaybolur.

"Madam Arthur Bey kötü kalpli bir şamandır. Zamanlardan zamanlara geçer. Her geçtiği zamanı yok eder. Onun hayatındaki yalanları uç uca ekleseniz, dünyanın etrafını defalarca dolanan ve onu ve sizi ve bizi ve hepimizi sıkarak boğan dev bir yılan olur. Madam Arthur Bey'in geçmişini bir deşseniz, bugüne kadar yeryüzünde ölmüş ne kadar insan varsa hepsini sığdırabileceğiniz dar ve derin, çok derin, uçurum gibi derin bir mezar olur. Hayata Madam Arthur Bey'in gözlerinden baksanız daha önce hiç görülmemiş renkler görür, korkarsınız. Etrafı onun kulaklarıyla dinleseniz inanılmaz sesler duyar, ürperirsiniz. Ve onun burnuyla koklasanız havayı, başınız döner, olduğunuz yere yığılırsınız. Onun tüm algıları diğer sıradan insanların algılarından şeytanidir. Ve hayatındaki her şey ama her şey diğer sıradan insanların hayatındaki milyarlarca şeyden daha kalabalık, daha cazip ve daha delidir. Kötüdür.
Bunları Olcayto'nun rüyasına giren büyük siyah bir kuş söylüyor. Kuş bunları söyledikten sonra kanatlanıp pencereden aşağıya atlıyor. Olcayto uykunun derinliklerinden ter içinde uyanıp pencereye koşuyor, camı açıyor, aşağıya bakıyor. Alacakaranlıkta, bomboş sokakta uzun boylu ve zayıf bir çöpçü, tahta saplı sarı bir süpürgeyle kocaman simsiyah bir kuş ölüsünü faraşa doğru itiyor."


kitapla kalın...

nora (bir bebek evi).....

 dün akşam kızım ve iki öğretmen arkadaşla birlikte gaziosmanpaşa şehir tiyatrolarında ki nora oyunundaydık.
isveç yapımı oyun 19.y.y.'da ilk gösterildiğinde olay yaratmış ve yazar oyunun sonunu değişmek zorunda kamış.çünkü bir kadının kendini bulmasını,ataerkildüşünceden sıyrılmasını anlatıyor...
konu ve mesaj,sahne tasarımı,kostümler,müzikler ve final sahnesi  muhteşemdi ama 135 dakikalık oyun çok sıkıcıydı oyunculuklarda vasattı...
 yinee de hoş bir cuma akşamı sanaatsal faaliyetiydi...

OYUNCULAR
:BERNA ADIGÜZEL, CENGİZ TANGÖR, HAKAN ARLI, MERT TANIK, NURDAN GÜR, REYHAN KARASU, YEŞİM KOÇAK




tiyatroyla kalın...


bir istanbul masalı...

geçen cumartesi kızım,erkek kareşim ve ben mini bir istanbul gezmesi yaptık.ağa kapısından başadık,eminönü,karaköy,taksim,galata yine eminönü ve ev arnavutköy,bolluca :)))
fotolorın çoğunu yine deli aklıma esip silmişi.instagramda olmasa hiç bir şeyi arşivleyemeyeceğim galiba :/
öyle ise yaşasın instagram :)

 ağa kapısı manzarası..
yolunuz düşerde ağa kapısına giderseniz kesinlikle başka yerde yemek yeyip giidin çünkü yemekler berbat ötesi.sadece muhteşem bir manzara vaad ediyor...
 istanbul,sen ne güzel ve ne de hüzün veren bir şehirsin.
güneşli havalarda insanın içini sıcacık yaparken,puslu havalarda hüzün kaplatıyoorsun....

eminönü...
 çok uzun zamandır blogda kendi fotomu paylaşmamıştım.bakınız ben :)

galata kulesi ve ben :)
eminönü..
nasılda balık ekmeklerin fotolarını çekmem :)


















 dar bir yoldan ağa kapısına çıkarken kadrajıma takılanlar...

 içine girmedik ama :(
köprünün ki adını bilemedim :)) altından karaköy tarafına geçerken yol boyu balık ekmekçilerin önünden yürüyüpte çektiğim bir foto :)))
















işte yeter bu kadar lakırtı :)

22 Mart 2019

Matrix Avcısı-Neuromencer,William Gibson...


Matrix filminin en önemli referans kitabı,ilk yayımlandığı 1984 yılında üç büyük bilimkurgu ödülünü (Hugo,Nebula ve Philip K.Dick) alan,siberpunck tabirini ilk kullanıldığı,wep fikrinden,siber uzaya kadar pekçok konıda ilk öncülük eden Matrix serisinin başarısından sonra Matrix Avcısı adıyla yayımlanan klasikleşmiş bir eser #Neuromancer....Siberpunk kültürünün ve edebiyatının olışmasına vesile olmuş kitap ve pek tabiki Matrix felsefesinin oluşumuna...Yani bilimkurgu seviyorum diyorsanız Spawl üçlemesi olarak geçen bu kitapları okumalısınız.Ben #WiliamGibson'a #İdoru'yla başlamıştım ki bir Matrix fanatiği olarak bu seriyi okumasam olmazdı.Aslında bir polisiye macera hikayesi ama öyle bir bilimkurgu dünya içine oturtulmuş ki...Amma velakin İdoru kadar olmasa da biraz karışıktı.Matrix'te bir yolculuğa hazır mısınız...?

Arka kapak:

Matrix felsefesinin yaratıcısı William Gibson'un Hugo Nebula ve Philip K. Dick ödüllerini kazanan şaheseri...

Case, eski işvereni sinir sistemini sakatlayıncaya dek. Matrixteki en usta veri hırsızıdır. 

Şimdi yeni işvereni ona son bir şans tanımıştı. Zorlu bir operasyonla çok güçlü bir yapay zekayı yok etmesi gerekiyordu...

" Siberpunk'a mükemmel bir örnek."
- Washington Post Book World

"Olağanüstü tema ve hayal gücü... Gibson, edebi ve bilgisayar dünyasına ait buluşlarla yeni bir tarz başlatıyor."
-San Francisco Chronicle

"Destansı bir ölçüsü var.. Güneşli bir çöldeki krom gibi parlıyor."
-Wall Street Journal

Kitapla kalın...


Kan ve Tuz,Kim Liggett...


Kız kardeşim  kızıma hediye etmişti bu kitabı.Ilk çıktığında meşhuuur bookstagramların favori kitabı olmuştu.Oradan aklımda kaldığı için kitap elime kadar kendi ayağıyla gelince bir hafta sonunda halledilir deyip okuyuverdim.Hiçbir şey anlatmayan bir kitabı yazabildiği için yazarın bu takdire şayan yeteneğini tebrik ve takdir ediyorum.😝Sanki bir efsane varmış gibi bir efektle anlatıyor hikayesini ama bir numarası yok kitabın kesinlikle.Okumaya falan niyetiniz varsa hiç vaktinizi ve paranızı harcamayın derim acizane.

Arka kapak:

"Âşık olduğun zaman, derin bir okyanusa yüreğinden bir parça söküp atmış gibi hissedeceksin. Seni sarıp sarmalayan tek şey kan ve tuz olacak."

Kan ve Tuz… Ash Larkin'in annesinin, uzun süredir kaçtığı ruhani halkına geri dönmeden önce ağzından çıkan son kelimelerdi. Annesini arayan Ash'in yolu Quivira'ya düştüğünde, zamanın ötesindeki bu kasabada uğursuz ve kadim bir şeylerin varlığı onu tutsak etmişti.

Ash bir yandan, atalarından kalan, kavuşamayan âşıklarla ve ölümle, simyayla ve ölümsüzlükle bezenmiş anılarla başa çıkmaya çalışırken, bir yandan da sırlarla dolu ve kan bağıyla yasaklanmış Dane'den uzak durmaya uğraşıyordu. 

Bu esnada Quivira halkı 500 yıldır süregelen bir törene hazırlanırken, Ash sadece annesini kurtarmak için değil kendisi için de savaşmak ve çok geç olmadan Quivira hakkındaki gerçekleri ortaya çıkarmak zorundaydı. Tamamen kan ve tuzla sarıp sarmalanmadan önce… 

"Kesinlikle karşı konulamaz. Kan ve Tuz daha ilk cümleden beni içine çekti."
-Carrie Ryan, Lanetliler Ormanı'nın New York Times çoksatan yazarı-

"Kim Liggett'in çarpık hayal gücü ve cesur anlatımıyla bezenmiş her muhteşem sayfa beni heyecanlandırdı. Bu kesinlikle okunması gereken bir kitap."
-Nova Ren Suma, Imaginary Girls ve The Walls Around Us romanlarının yazarı-

"Bu kitap son derece ürkütücü ve çok iyi yazılmış."
-Kendare Blake, Anna: Kan Giyinmiş Kız'ın yazarı-

"İntikam peşindeki hayaletler, mısır tarlalarındaki ölü bedenler ve yüzyıllardır gizli kalmış bir sır, sayfaları kitabın sonuna kadar süratle çevirmeme neden oldu."
-Megan Shepherd, Kaçığın Kızı'nın yazarı-

"Lezzetli bir şekilde ürkütücü, beklenmedik şekilde romantik. Kan ve Tuz sizi kendisine esir edecek."
-Gretchen McNeil, Ten ve Don't Get Mad serilerinin yazarı-

"Büyüleyici, korkutucu ve eğlenceli bir doğaüstü hikâye.
-School Library Journal-

Boşuna bissürü lakırtı....
Kitapla kalın..

16 Mart 2019

küçük prenses,frances hodgson burnet..

Küçük Prenses çocukken ailece çok severek izlediğimiz Shirley Temple'nin başrolünde oynadığı bir çocuk filmiydi bizim için.Ya hu kitabı olduğunu çok sonra öğrenmiştim 😇 Bordosiyah yayınlarına ait ki,klasikleri okumayı en sevdiğim yayındır,kitabını dört sene kadar önce Ağrı'dayken almıştım.Tam bir çocuk hikayesi,çocuk kitabı.Sömürge zamanlarında Hindistan'da zengin olmuş bir İngiliz askeri'nin kızı olan Sara'nın hikayesi.Daha çok cici kız nasıl olunur ya da olması gerekir sorusundan hareketle çocuklara iyi örnek oluşturacak bir hikaye.Filminin çok daha keyifli olmasına rağmen çok rahat okunan,akıp giden bir kitap.Çocuklara rahatlıkla okutabilirsiniz.




arka kapak:

Sara Crewe, babası tarafından Bayan Minchin'in yatılı okuluna getirildiğinde, gerçek bir prensesten farksızdır. Eğitimli, terbiyeli, yardımsever, zengin ve yüce gönüllü bir kızdır Sara. Ancak bir gün, babasının öldüğünü ve beş parasız kaldığını öğrenir. Başta okul müdürü Bayan Minchin olmak üzere, ona prenses gibi davranan herkes tarafından aşağılanır, azarlanır ve aç bırakılır. Yalnızca birkaç dostu, odasını paylaştığı faresi, oyuncak bebeği ve gizlice okuduğu kitaplarla teselli bulur. Kendisini bekleyen mucizeyi bilmeden kurduğu düşlerle, yaşadığı yeni hayata alışmaya ve ayakta kalmaya çalışır. Sara iyi kalpliliği ve sabrı sayesinde her güçlüğü yenecek, parasız ve aç da kalsa bir prenses olduğunu herkese gösterecektir.

Dünya çocuk edebiyatında önemli bir yeri olan F. H. Burnett'in bu eşsiz çocuk klasiği, Tahsin Yücel'in güzel Türkçesiyle İmge Çocuk dizisindeki yerini alıyor...

gelelim filmine

film 1939 yapımı
baş rolde de shirley templle var.
kitapla çok küçük farkları saymazsak bire bir aynı.ailecek izlenecek çok hoş bir film tavsiye ederim.























nette filmi alt yazılı bulabilirsiniz fakat ben buraya orjinal full versiyonunu bırakaytım :)


keyifle kalın...

tapınak kanunları,hakan yılmaz çebi..


Aldığım on kitaplık Hakan Yılmaz Çebi'nin yedinci kitabı.Hala üç kitabı var.Bunu da sevmedim netten ulaşılamayacak bilgiler değil,ama diğer kitaplara göre daha eli yüzü düzgün bir kitap olmuş.














arka kapak:
Bu yazı dizisi, hiç kuşkusuz Kabbala ile ilgili tüm konu başlıklarım kapsayamamaktadır. Bin yıllar boyunca eklemelerle gelişerek büyüyen bir doktrini tüm yönleriyle anlatmaya sayfaların yetmeyeceğini bilerek burada, Kabala başlığı altında olup popülerlik kazanmış temel konu başlıklarına değinmekle yetinmek durumundayız.
Konuyu olası en nesnel yaklaşımla ele aldığımızda, özetle söylenebilecek birkaç söz de vardır elbette...
Öncelikle insanoğlu / kızı ölümlüdür. Bu sonlu yaşamın anlamının ne olduğu sorusu en ilkel dönemlerinden başlayarak tüm insanlık tarihi boyunca her bireyin temel sorusu olmuş olsa gerektir. Sonuç olarak Kabbala , materyale vuruk kategoriler ve tanımlarla düşünmeye eğilimli insanın ölümsüzlük amaçlı güç arayışı tarihinin bir parçasıdır.
Hollywood ünlülerinin Kabbalist olmasını eleştirmenin anlamı yoktur. Ölümsüzlük amaçlı güç arayışı, her insanın geçeceği aşamalardan biridir. Gösteri Dünyasında yer edinmiş ve büyük kitlelerin hayranlığını kazanmış insanların ortak özelliği; a) Bu insanların zeki olması ve b) ya travmaya ya da nörolojik yapılarına bağlı olarak sıradışı kişilik özelliklerine sahip olmalarıdır. Bence herhangi bir moral ve desteğe öncelikle onların gereksinimi var... Bu moral ve desteğin Kabbala gibi şaibeli bir platformda aranmasının da bence hiçbir sakıncası yok...
Çünkü:
1. Ne denli güçlü olursa olsun her doktrin için geçerli olmak üzere aslolan bireysel yaklaşımdır ve her araç iyi ya da kötü amaçlar için kullanılabilir niteliklere sahiptir.
2. Yaşamı anlamlı ve yaşanabilir kılan, bireyin ne aradığını bilmesi ve bilinçli bir biçimde onu aramasıdır.
3. Arayanın, aradığını bulacağına hiç kuşku yoktur:
Herhangi bir yerde ya da her yerde!

kitapla kaıln...

foucolt sarkacı,umberto eco..

Kitaba cicili bicili fotolar çektim ama kitap için ne söyleyeceğimi hiç bilmiyorum.Şubat tatilinde okumaya başladım ve kafa yoğunluğumun,iç sıkıntımın olduğu bir döneme denk geldi.He kafam iyi,iç sıkıntım da yok amma kitapta o hengamede bitti gitti.😝 Tapınakçılar,kabala,masonlar,gizli planlar...tam benlik konular.#umbertoecoyine roman yazıyorum diye gizli dünya işleri ve tarihinden bahsetmiş.Aslında bu ikinci romanı ama Gülün Adı (ilk romanı)'dan daha zor okunan bir eser.Gülün Adı'da muhteşemdi ve ikinciye okuyacağım ama #foucaultsarkaci'nı daha okumam.😂Sürpriz sonuyla muhteşem bir Eco eseriydi.






arka kapak:

Umberto Eco'nun ilk romanı olan Gülün Adı gibi, bu ikinci romanı Foucault Sarkacı da, bildiğimiz roman türlerinden hiçbirine girmiyor. Belki de en uygunu, onu bir `bilim-roman' ya da `Eco-roman' diye nitelemek.

Foucault Sarkacı, çok-katlı, çok değişik düzlemlerde okunabilecek bir roman. Bu da, romana değişik açılardan yaklaşmamıza olanak veriyor.

Foucault Sarkacı, kısaca, irrasyonel düşüncenin 500 yıllık tarihinin 500 küsur sayfalık bir serüveni: Pozitif bilimin yanı sıra, uzantıları günümüze dek süregelen, gizli bilimlerin, Ortaçağı da kapsayan çok uzun bir zaman dilimi içinde bilim-büyü kardeşliğinin öyküsü. Okuyucuların, bu çetin, ama keyifli okuma serüveninden nice hazlar derleyecekleri umuduyla.

kitapla kalın...

beyaz zambaaklar ülkesinde,grigory petrov


Atatürk'ün ilk okuduğunda hayran kaldığı ve tüm askeri okullarda okutulmasını istediği bir kitap #beyazzambaklarülkesinde.
Ama kitabı bence tüm eğitmenler,anne-babalar,öğrenciler ve vatandaşlar okumalı.Hatta devlet yasasıyla tüm halka okutulmalı Tamm tamm sakinim.🤭 Finlandiyalı bir vatansever olan Snelman adlı aydının ülkesinin kalkınması,ilerlemesi,tüm halkın kendine gelmesi için yaptığı çalışmalar ışığında ilerleyen insanın vatanseverlik ruhunu harekete geçiren ve idealizmle içini dolduran nir eser.Asıl ölmeden okunması gereken kitaplar arasında.Grinin Elli Tonu adlı kitabı ölmeden okunması gereken aman efendim tüm kadınlar okumalı diyen pek çok Türk kadını gördüm kitabın ve okumanın ne demek olduğunu bilmeyen bu insanlar bu kitabı okuyanlar grubuna dahil olduklarında boş beleş insanlar olduklatını anlarlar mı bilemem ama bu kitabı okuyanlar grubuna dahil olmaları bile devasa bir adım olur böyle kafalar için..neyse cümleyi tamamlamayacağım...İyi bir yurttaş,okuyan bir aydın olduğunu iddia eden herkesin okuması lazım gelen bir eser.Okuduk öğretmen olduk da bu halk için,bu öocuklar için,bu ülke için yararlı ne iş yaptım,aldığım eğitimin karşılığını veriyor muyum dediğim bir noktadayım....


Allah'a emanet olun...


15 Mart 2019

MIM: HANGISINI TERCIH EDERSIN?

sevgili meri beni mimlemişti taa şubat ayının başında ama ben öyle korkunç bir şubat geçirdim ki tamamen unutmuşum.bazen insan çok garip imtihanlardan geçiyor hayattan öğrendiğim en büyük dersse şu oldu gerçekten kimse Allah^tan daha merhametli değil ve asla kata olamaz...........birilerinin başına çok üzücü olaylar gelmiş ise bunda o nun nefsinin payı çok fazla oluyor yani sadece insanların kötülüğü ve hataları bizi üzmüyor,kendi inanç sapmalarımız ve nefis tercihlerimiz de başımıza gelen üzücü olayların sebebi olabiliyor.bundan sonra elimden gelen yardımı insanlara yapar aşırı şevkat göstermem yürür giderim..bıunu öğrendim...












işte mim:

Hangisini tercih edersin?Uçabilme yeteneğinin olmasını mı,su altında nefes alabilmeyi mi?

tabi ki uçabilmeyi yahu suyun altında ne edeyim :)
uçarsan tüm dünyayı dolaşırsın,yüzersen sadece okyanusları :)


Hangisini tercih edersin?Sonsuza dek etrafının kitaplarla çevrili olmasını mı,evcil hayvanlarla mı?

bu da bana sorulacak soru mu :9 tabi ki de kitapları :))


Hangisini tercih edersin?Büyük ellere mi sahip olmayı,büyük ayaklara mı?

bu sorunun amacı ne? :)


Hangisini tercih edersiniz?Geriye kalan hayatının tamamında çay içmeyi mi,kahve içmeyi mi?

yahuu tabi kiii kahveee,forever cinsinden hemi de :)))


Hangisini tercih edersiniz?Saçsız,tüysüz(kaşlar ve kirpikler dahil) olmayı mı yoksa çok kıllı olmayı mı?

soruları hazırlayanın ruh halini bilmeyi tercih ederdim :))



Hangisini tercih edersin?Sınırsız döner mi sınırsız kokoreç mi?

tabi kii döneerrr :)


Hangisini tercih edersin?Ölüm saatini bilmeyi mi yoksa nasıl öleceğini bilmeyi mi?(Ölüm tarihini ve şeklini değiştiremiyorsun)Neden?

zönnkkk !!! bu nasıl bir soru o_O 
bilemiyorum ölüm saatim olabilir nasıl öleceğimi bilmek daha korkunç sanırım...


Hangisini tercih edersin?500 yıl gelecekte mi yoksa 500 yıl geçmişte mi?

geleceği tercih ederim,geçmişte bilmeyi gerektirecek bir şeyler yok.hep acı,keder,gözyaşı..gelecek daha güzel olabilir..



Hangisini tercih edersin?Her yıl yenilenen tek seferlik uluslararası bir uçuş bileti mi yoksa yurt içinde geçerli sınırsız uçak bileti mi?

her yıl yenilenecek yurt dışı ucak biletini tercih ederim.görmek istediğim o kadar çok ülke var ki...



Hangisini tercih edersin?Dişsiz olmayı mı yoksa saçsız(kel) olmayı mı?Neden?

hele ya rabbim sorulara bak.:)
kel olmayı tercih ederim dişsizlik çokl çirkin ama kellik yakışabiliyor :))

meri'ye çok teşekkür ederim.biraz geç oldu ama beni affedecektir :)
sevgiyle,merhametle kalın...

Related Posts with Thumbnails