12 Eylül 2018

martin eden,jack london....


#martineden, uzun süredir #jacklondon'u çok sevmemem ve bir türlü bitmez korkusuyla🙊elimde tuttuğum bir klasikti.Keyif alarak okuyacağım aklıma gelmemişti.Martin Eden'nin hikayesi bana Stendal'ın Kırmızı ve Siyah'ından Türk filmi Kelebeğin Rüyası'na kadar bir yolculuk yaptırdı.Martin Eden'de Stendal'in Julyen Sorel'i gibi bir yükselme hikayesi ama şunu da belirteyim bence Amerikan klasikleri üslup ve edebi açıdan ne İngiliz ne Rus ne de Fransız klasikleriyle boy bile ölçüşemez.Martin Eden tutkuyla yazar olmak isteyen bir genç onunun bu tarafı da Kelebeğin Rüyası'nda ki şairlerin tutkulu şiir aşkına götürdü beni.Filmide iki şair zatürre oldukları halde ne tedavi gördüler ne karınlarını doyuracak bir iş bulma derdindeydiker(bu kadar hatırlıyorum)varsa yoksa şiir.Ya önce iyileş,iş bul karnını doyur şiir nerde olsa yazılır dedirten bir hayat şekli.Tabi bu durum mantık çerçevesinden hayata bakan insanla sanatçı ruha sahip insan arasındaki farkı ortaya koyuyor.Eden'de bazı nedenlerden dolayı ki anlatırsam spoiler içerir yazar olmayı aklına koymuş ve bu yolda gözünü karartmış denizci bir genç.Daha çok acaba yazarın hayatından izler mi taşıyor bu Eden dedim.
Kitabın sonuna doğru romantik bir iyimser sona mı gidiyor,gidiyorsa tam bir hayal kırıklığı olur derken heh dedim Julyen Sorel'inki gibi bir akıbet bu kitaba daha yakışır diye düşünürken Landon'a yaraşır bir son oldu.😉Bu durum da kitaba hem felsefi ruhu hem de klasik ruhu verdi bence. Yazarın ideolijik bakış açısı,felsefi düşünceleri,
felsefe ve bolca tutku serpiştirilmiş bir Jack London romanı.Boşuna korkmuşum.Zaten bu benim kaderim korktuğum kitapları hep beğenmişimdir.😁

arka kapak:

Jack London'ın, kendi hayatından izler taşıyan romanı Martin Eden, denizci bir gencin kişiliğinden ödün vermeden sınıf atlama çabalarını anlatıyor. Zengin bir ailenin kızına âşık olan Martin Eden, ona erişebilmek uğruna kendini ilme ve ünlü bir yazar olma hayaline adıyor; bu hayal uğruna takıntılı denilebilecek bir şekilde varını yoğunu ortaya koyuyor.

Edebiyat tarihinin kuşkusuz en özgün karakterlerinden biri olan Martin Eden, azmi ve zekâsıyla yalnızca işçi sınıfını değil, girmeye çalıştığı burjuva dünyasını da aşıyor. Böylece maskelerin ardında yatanı görüyor, toplumun gerçek yüzünü idrak ediyor. Neticede her iki sınıfa da ait olamamanın yorgunluğu, yazarlık serüveninde çektiği fiziksel ve ruhsal zorluklara eklenince Martin, derin bir yalnızlığa sürükleniyor. Başarı sürecinin haşinliğinin sonunda başarının tatminsizliğiyle karşı karşıya kalıyor. Jack London'ın başyapıtı olan bu trajik roman, okurlarını tıpkı Martin'in hayatı gibi dalgalı bir yolculuğa çıkarıyor.

kitapla kalın...

10 yorum:

  1. Jack London benim de bşr tık az sevdiğim bir yazardır.

    YanıtlaSil
  2. Kitabı çok önceden okumuştum, çok mana yükleyemeyecek bir yaştaydım. Sonra bir yerde bu kitap hakkında bir yoruma denk geldim. 'Zirveye ulaşmaya çalışan, ulaşınca da orada hiçbir şeyin olmadığını gören Martin Eden' diye. Tek cümlede kitap özeti :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ço güzel tek cümlelik bir yorum olmuş ama ben bunu yorumumda söylemek istememiştim çünkü kitabı okumak için bir neden kalmayacaktı :))

      Sil
  3. Ben okumadım, ancak sizin yorumunuzdan çok sevemeyeceğimi düşündüm. Belki ben de önyargılıyım, bir şans versem seveceğim belki de. Tanıtım ve yorum için teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başkasının yorumuna göre karar vermemek gerekir bence.Bu kitap pekçok kişinin favorisi.Kim bilir okuyunca belki en sevdiğiniz kitap olur.:)

      Sil
  4. Evet Rus klasikleriyle boş ölçüşememe hali vardır , yine de hem Rus klasikleri hem de jack london okumayı severim :Den çok da seni severim :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ooooooo bu sevgiden sonra benim sırtım yere gelmez:) bende seni çok severim :)

      Sil
  5. Bende bu yazarın bir kitabı var ama henüz okumadım. Ama okumak istediğim yazarlardan.

    YanıtlaSil

yorumlarınız için teşekkür ederim :)

Related Posts with Thumbnails