takip ettiğim bir blog olan
http://kelimelerinevreni.blogspot.'da güney kore'yle ilgili çok güzel bir yazı gördüm ve benim okuyucalrım da (yani siz :) ) haberdar olsunlar diye paylaşmak istedim.yazı tam olarak şöyle:
2003,temmuz,altınoluk dergisi.
bir ilmi toplantıdan notlar
güney kore 48 milyonluk nüfusu,99.274 kilometre kare toprakları ile küçük ama son derece kalkınmış bir ülke.kore'de halkın büyük oranda dini budist,bir kısmı ise hıristiyanlaştırılmış.öyle ki ben kaldığım apartmanın penceresinden yaklaşık 10 tane kilise haçı saydım.amerikalılar buraya sadece askerleriyle değilhem din adamları hem de kültürleri ile yoğun şekilde gelmişler.hatta bugün kore dünyanın diğer ülkelerine misyoner göönderecek hale gelmiş.ülkede bütün dinler için tam bir özgürlük var.herkes kendi dinini yaşama ve yayma hakkına sahip.hatta kore bu tip faaliyetler yürütmek için ülkelerine gelenlere bir tür misyoner vizesi vermekte.mesela bir türk arkadaş kendisinin oturma vizesi için çok uğraştığını bunu başaramayınca da müslüman müsyoner (tebliğci) vizesini aldığını bana anlattı.herhalde güney kore tam bir hürriyet ortamı oluşturarak hem maddi hem manevi zenginlikleri ülkesine çekmek istiyor.bu dinler ve kültürler arasında pozitif manada bir yarıştan istifade ederek kalkınmasını gerçekleştirmek istiyor.belki devletimiz oraya asker göndermekle yetinmeyip biraz kültürel faaliyette bulunsaydı bugün müslüman sayısı daha da fazla olabilirdi.
güney kore'de başkent seul'de büyükçe bir cami ve islam merkezi bulunmakta.başkanlığını koreli müslümanların yürüttüğü bu cami de cuma günleri pakistanlı,arap,türk ve müslüman konsoloslukların personeli ile doluyor.maalesef korelilerin islam hakkındaki düşünceleri pek müspet değil,zira buraya gelen misyonerler islamiyeti kasıtlı olarak kötü tanıtmışlar:onlar müslümanların Allah Teala'ya değil de Allah şine yani Allah putuna taptıklarını zannediyorlar.islam daki tanrı anlayışının bütün kainatı yaratan,eşi bve benzeri olmayan Yüce Yaratıcı Allah Teala olduğundan habersizler.pusan üniversitesinde düzenlenen konferansta islamın ilah anlayışını anlatmaya çalıştık.
Konuşmalarımızın ikinci boyutu ise İslamın barış ve sevgi dini olduğu konusu oldu. Zira burada İslamiyet, bir elde Kuran bir elde kılıç şeklinde, sevgiden ve barıştan uzak bir din olarak lanse edilmiş, tabiki bunda Talibanın Buda heykellerini havaya uçurmasının etkisi büyük olmuş. Kurandaki Allahtan başka yalvarıp yakardıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak bilmeksizin Allaha küfrederler (Enam, 108) ayetinin manası burada tecelli etmiş gibi sanki. Bu yüzden İslam adına hareket edenlerin yaptıkları işlerin uluslararası kamuoyunda ne tür bir tepki ile karşılanacağını iyi hesap etmeleri gerekiyor. Peygamber Efendimizin kendisine münafıkların öldürülmesi teklifi yapıldığında Ben Muhammed arkadaşlarını öldürtüyor dedirtmem şeklinde söylemesi herhalde bize en güzel dünya siyasetini göstermektedir.
Pusan Üniversitesinin konferansı bir Budist tapınağında düzenlenmişti. Bu sebeple bu tapınakları yakından görmek ve rahiplerle görüşmek imkanımız oldu. Budistler tam bir riyazat hayatı yaşıyorlar, şehirlerden uzak yüksek ve yeşillik alanlarda kurdukları manastırlarda uzlet ve tefekkür hayatı yaşıyorlar. Misafiri olduğumuz Gwanju manastırındaki baş rahibin 40 yıldır uzanıp yatmadığı anlatıldı bize. Yine başka bir rahip yakında bir sene kimse ile konuşmama orucuna başlayacağını söyledi, ki bütün bunlar rahiplerin riyazeti konusunda bize bir fikir veriyor.
* * *
Tasavvufun önemi bu tür bölgelerde daha bir öne çıkıyor.
Aklın öne çıktığı Batıda İbni Sina, İbn Rüşd gibi filozoflar öne çıkmış. Halbuki büyük oranda manevi ve duygu yüklü bir kültüre sahip olan doğuda ise islamiyetin güzelliklerini tasavvuf ile yansıtma şansı biraz daha yüksek. Zira ince bir manevi hayat yaşayan bu şahıslar karşısına aynı veya benzer bir kuvvetle çıkmak gerekmektedir.
Bir gün Mevlana hazretleri yolda giderken bir Hıristiyan rahip ile karşılaşır, rahip ona eğilerek selam verir. Mevlanada aynı şekilde eğilerek selam verir ve o doğrultmadan belini doğrultmaz. Uzanca bir süre sonra selamlaşmadan sonra rahip gider, ve Mevlanada yoluna devam eder. Kendisine Ey hazret bir Hıristiyan rahibine niçin bu kadar saygı gösterdin? denilince: Tevazu konusunda bir hristiyana yenilmek istemedim! çeap verir Bu cevap da bizim için yol gösterici olmaktadır.
Bu sebeple olsa gerektir ki Pusandaki caminin imamı
koreli Yasir bey : Hocam İslamın yayılmasında tasavvuf elzemdir şeklinde bir açıklamada bulundu. İslam tarihinden verdiğimiz hoşgörü örnekleri ve İslamın insanlığa bakış açısını anlattıktan sonra bazı rahiplerden ve özellikle birinden çok müspet cevaplar aldık. Bilhassa İslamın kadına bakış açısı konusunda sorular sordular, bunlara cevap vermeye çalıştık.
Güney
kore gibi İslam aleminden nispeten uzak bir ülkenin bile islami konuları yakından takip etmesi bize islamı yaşama konusunda evrensel sorumluluğumuzu bir kere daha hatırlattı. Zira bizim yaptığımız en ufak bir hata bile kısa zamanda dünyaya duyuruluyor, bu sebeple daha dikkatli bir islami hayat yaşanması, insanlara İslamın güzelliğinin bütün boyutlarıyla gösterilmesi gerekmektedir. Bir örnek vermek gerekirse,
kore camsindeki halılar Suudi hediyesi olduğu için onların sembolü olan kılıç resimleri her namaz kılanın secde edeceği yere bolca yerleştirilmiş. Cami görevlileri gelen
koreli ziyaretçilere İslamın barış dini olduğunu, kılıç dini olmadığını uzunca anlattıktan sonra caminin içini gezdirirken, bu kılıç işlemelerini anlatmakta bir hayli zorlanmakta olduklarını söylediler. Zira onlar kılıçları görünce hemen kafalarındaki menfi İslam şablonlarına geri dönüyorlar. Araplarda kahramanlık ifade eden bu remiz orada kan dökücülüğün ifadesi olarak algılanıyor.
Maalesef burada da İslamın özünü anlamamış ve daha çok Körfez ülkelerinde eğitim almış bazı kimseler
korelileri İslamdan soğutuyorlar. Mesela camiyi görmeye gelen
koreliler Müslüman olmadığı için camiye alınmak istenmiyor, alındığı zaman da İslam iyi anlatılmıyor. Bu anlayışa sahip olan birisinin İslamı tanımak için camiye gelen kimselere söylediği ilk şeyin
koreye İslam hakim olursa siz kısa kollu gezemeyeceksiniz sözü olması bu anlayışın bir neticesi. Bu tür gereksiz sözlerin daha İslam ile ilk defa tanışan bir insana ne kadar menfi bir etki yaptığı açıktır.
İnsanlara sevgi ve merhamet kucağını açan tasavvuf burada daha bir önem kazanmaktadır. Bu sebeple biz tebliğlerimizde Mevlana ile İbn Arabinin İlahi aşk anlayışlarından bahsettik. Bu çerçevede insanın kainatta Allahın en değerli yaratığı olarak görüldüğünü anlattık. Ümid ederiz ki
kore ile olan ilişkiler her alanda devam eder, Türkiyeye karşı duyulan sevgi her alanda daha ciddi yardımlaşma ve işbirliğine dönüştürülür.
Ayrıca buradaki Türk Öğrencilerin kurduğu İstanbul Kültür derneği
korelilere Türk kültürünü ve dilini öğreterek ülkemize büyük hizmette bulunmaktadır. Bu öğrenci arkadaşlar
koreyi ziyaret eden Türk vatandaşlarına da rehberlik ve tercümanlık yapmaktalar. Ülkemizin adını buralarda duyuran bu kardeşlerimize başarılar diliyorum.
Prof. Dr. Süleyman Derin.
2003 - Temmuz, Sayı: 209, Sayfa: 015,altınoluk dergisi.
kore'ye kadar gidip hizmet eden ve islamı tanıtmaya çalışan prof.dr.süleyman derin hocadan da Allah razı olsun diyorum.
güney kore'ye gitme hayali olan ben'in korece öğrendiğini,bir de ilahiyastçı olduğunu hesaba katarsak sanırım okul biter bitmez müslüman misyoner :) (tebliğci)
vizesi alma girişiminde bulunması gerektiği ortaya çıkmıştır:)
bu bana özle post ve müjdeli haberdir :)