22 Ağustos 2018

kinyas ve kayra,hakan günday...


İlk defa #hakangundayokudum ama kesinlikle son olmayacak.Yazarın konuyu işleme tarzı insanı zorlasada uslubu muhteşem.Benide roman okurken en etkileyen şey yazarın uslubudur.Ciddi Murakami etkileri var yazarda ağır bir Tutınamayanlar etkisi ve daha bilmediğim nice yazarlar ya da fark edemediğim....Kitapta amacı bence bir olay örgüsü oluşturmaktan çok,ki bir hikayenin giriş-gelişme-sonucunu içermiyor kitap roman kahramanının anıları var,hayata karşı duygu ve düşüncelerini varoluş çabalarını,ki kitap tüm kitap boyunca Sartre gibi varolmaya çalışıyor,insanı tokatlayan hatta midesine bir yumruk atan efektle anlatmak.
Felsefe,tarih,psikoloji,varoluşçuluk,yazarın müzik zevki... tıpkı Murakami edasıyla yerleştirilmiş hikayeye ama yazarın tarzı Murakami gibi duygusuz ve mekanik değil.Kalemi çok güçlü ve çok satırın altını çizdim.Yine de 560 sayfa olmasa da olurmuş bence 😁Çok merak ettiğim bir yazardı beğenirim diyordum ama yine emin değildim.Kalemini çok ama çok sevdim yine de dediğim gibi hikayeyi okuyucuyu tokatlayarak anlatmış adeta dehşete kapılıyorsunuz ve bu durum aslında biraz da yapay bir durum oluşturmamış değil,hadi canım sende gibi bir hisse de kapılmıyorsunuz değil.😁Yazarın uslubundan ayrı hikayeyi oluşturduğu kısım bana David Lynch'in tarzını hatırlattı oda izleyicisini kirpi üstünde filmini izletmekten hoşlanıyor.😉Günday'da böyle bir durum seviyor olabilir ilk okuduğum kitaptan çok net bir çıkarım yapmayayım.Kısacası kitabı beğendim ama ikinciye asla okumam.🙈onca acıya bir daha katlanamam ama aynı yazarlık lezzetini başka kitaplarda yeniden tatmaya hayır demem.Oğuz Atay,Murakami,Sarte okumayı seviyorsanız bence Hakan Günday'da seversiniz 560 sayfa boyunca bir varolabilme çığlığı...
Kitabın sonunda da yazar numarasını da yapmamış değil.😉

☕ 

arka kapak:


"Hiç uykum yok. Hiç uyuyamıyorum. Domuz gibi içiyorum. Ama gözlerimi kapalı bile tutamıyorum. Sabaha beş saat var. Annemi düşünüyorum. Nerededir şimdi? Aynada kendime bakıyorum bazen. Ve tek kelime etmesem bile vücudum yaşadıklarımı, hayattan ne anladığımı anlatmaya yetiyor. Sağ omuzuma kendi çizdiğim kelebek, beğenmediğim için üzerine attığım çarpı işareti ve altında aynı kelebeğin bir Japon tarafından çok daha iyi işlenmişi. Sol dirseğimin iki parmak yukarısındaki kurşun yarası. Bileklerimdeki otuz dört dikiş. Medeniyeti bir aralar, herkes gibi yaladığımı kanıtlayan apandisit ameliyatımın izi. Ve sırtımı kaplayan, Tanrı'nın yüzü. Bilmiyorum... Hızlı yaşadım. Ama genç ölmekten çok, hızlı yaşlandım! Ama hayattayım.

Kayra, bir gün bana 'Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun' demişti."

var kalın efendim :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlarınız için teşekkür ederim :)

Related Posts with Thumbnails