Kinyas ve Kayra'dan çok daha fazla sevdiğim bir kitap oldu #daha.Kinyas ve Kayra'yı okuyunca ne yorum yaptıysam hepsini David Lynch kısım hariç geri alıyorum.Çünkü yazarın okuduğu,sevdiği,örnek
alp etkilendiği hangi yazar olursa olsun#HakanGünday'ın
kendine has bir yönü olduğuna karar verdim zira uslubu muhteşem.Konuları ne derece zorlayıcı olursa olsun yazarlık tarzı gerçekten çok güzel.Kitaba başlamanızla uslup sizi alıp götürüyor.David Lynch kısmına gelince,
yönetmen Mulholland Drive da delirmenin resmini çekip hareketli bir şekilde bize sunarken,Hakan Günday'da Daha'da delirmenin hikayesini yazmış,film aklımdan çıkmadan kitabı okudum.Kitabın ilk kısmı çok etkileyici ve gerçek gibiydi.Özellikle Afganların anlatıldığı kısım çok sinirlerimi bozdu.Öyle dehşetti ki gözlerimin dolması gereken kısımlarda adeta kanım dondu.Bunun bir sebebide Ağrı'da çok Afgan olması olabilir.Özellikle on beş tatilde Hatay dönüşü saat sabahın üçünde Ağrı soğuğunda şehrin bir ucundan diğer ucuna yürüyerek(çünkü araca bindirmek yasakmış)ayazda otogara giden Afganlar içimizi parçalamıştı,otogarda günlerce yerlerde yatanlar da cabası....O yüzden kitabın ilk kısmı çok etkileyiciydi.Insanın insanlık onuruyla yaşamasının ne derece değerli bir nimet olduğunu bir kez daha anlıyor ve Allah vatanımıza,
milletemize,devletimize zeval vermrsin diyorsunuz.Ben kitabı bu duygu ve dualarla okudum zira.Güçlü bir devlette yaşamanın önemini bir kez daha kavradım ve tabi ümmet- Muhammedin ahlaken toplanıp kendine gelmesi gerektiğini esefle düşündüm.
Çünkü bir müslümana onuru,gururu,kalitesi,ahlâkı ve insan gibi medeni bir şekilde yaşamak yaraşır....İlk bölüm böyle böyle bitti.Ikinci bölüm çok daha kurgusaldı ve deliren genç bir adamın bütün duygularını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyordu ama psikolojik olarak ilk bölüm gibi kötü olmadım.Ama delirmeyen biri deliren birini nasıl bu kadar iyi anlatır diye düşünmedim değil...Ayrıca sağlıklı bir ailede sevgiyle büyümeyen her çocuğun büyüyünce sağlıklı bir birey olmasına imkan yok bunu bir öğretmen ve bir anne olarak kitabı okurken bir kez daha düşündüm.Ve de ergenlerin eğer vicdan,merhamet ve insan sevgisi öğretilmezse tehlike arz edebilecekleri gerçeği de çıktı karşıma.Ayrıca yazarı ve kitaplarını bilsem de yazar hakkında hiç malumatımın olmadığı doğrudur.🙈Daha hakkında daha çok şey söylenir ama kendiniz okuyup tecrübe edin bence....
alp etkilendiği hangi yazar olursa olsun#HakanGünday'ın
kendine has bir yönü olduğuna karar verdim zira uslubu muhteşem.Konuları ne derece zorlayıcı olursa olsun yazarlık tarzı gerçekten çok güzel.Kitaba başlamanızla uslup sizi alıp götürüyor.David Lynch kısmına gelince,
yönetmen Mulholland Drive da delirmenin resmini çekip hareketli bir şekilde bize sunarken,Hakan Günday'da Daha'da delirmenin hikayesini yazmış,film aklımdan çıkmadan kitabı okudum.Kitabın ilk kısmı çok etkileyici ve gerçek gibiydi.Özellikle Afganların anlatıldığı kısım çok sinirlerimi bozdu.Öyle dehşetti ki gözlerimin dolması gereken kısımlarda adeta kanım dondu.Bunun bir sebebide Ağrı'da çok Afgan olması olabilir.Özellikle on beş tatilde Hatay dönüşü saat sabahın üçünde Ağrı soğuğunda şehrin bir ucundan diğer ucuna yürüyerek(çünkü araca bindirmek yasakmış)ayazda otogara giden Afganlar içimizi parçalamıştı,otogarda günlerce yerlerde yatanlar da cabası....O yüzden kitabın ilk kısmı çok etkileyiciydi.Insanın insanlık onuruyla yaşamasının ne derece değerli bir nimet olduğunu bir kez daha anlıyor ve Allah vatanımıza,
milletemize,devletimize zeval vermrsin diyorsunuz.Ben kitabı bu duygu ve dualarla okudum zira.Güçlü bir devlette yaşamanın önemini bir kez daha kavradım ve tabi ümmet- Muhammedin ahlaken toplanıp kendine gelmesi gerektiğini esefle düşündüm.
Çünkü bir müslümana onuru,gururu,kalitesi,ahlâkı ve insan gibi medeni bir şekilde yaşamak yaraşır....İlk bölüm böyle böyle bitti.Ikinci bölüm çok daha kurgusaldı ve deliren genç bir adamın bütün duygularını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyordu ama psikolojik olarak ilk bölüm gibi kötü olmadım.Ama delirmeyen biri deliren birini nasıl bu kadar iyi anlatır diye düşünmedim değil...Ayrıca sağlıklı bir ailede sevgiyle büyümeyen her çocuğun büyüyünce sağlıklı bir birey olmasına imkan yok bunu bir öğretmen ve bir anne olarak kitabı okurken bir kez daha düşündüm.Ve de ergenlerin eğer vicdan,merhamet ve insan sevgisi öğretilmezse tehlike arz edebilecekleri gerçeği de çıktı karşıma.Ayrıca yazarı ve kitaplarını bilsem de yazar hakkında hiç malumatımın olmadığı doğrudur.🙈Daha hakkında daha çok şey söylenir ama kendiniz okuyup tecrübe edin bence....
arka kapak:
Siz bu cümleyi okurken, bir yerlerde insanlar, ülkelerindeki savaş, açlık ve yoksulluktan kaçmak için sonu zifiri bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyor. Ancak bu hikâye o kaçak göçmenlerle değil, onları kaçıranlardan biriyle ilgili. Adı Gazâ. Babası bir insan kaçakçısı, Gazâ da onun çırağı. Henüz 9 yaşında. Yani, hayata ve insana dair, öğrenmemesi gereken ne varsa, hepsini öğrenecek yaşta.
"Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye'dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi kapkaranlık ve farları fal taşı gibi otobüslerin, sırf yol üstünde diye, gecenin ortasında mola verdiği kırık dökük bir binanın ada ve parsel numaralarıyla yapılan çıkar hesapları demekmiş. 1.565 km uzunluğunda koca bir Boğaz Köprüsü anlamına geliyormuş. Ülkede yaşayanların boğazlarının içinden geçen dev bir köprü. Çıplak ayağı Doğu'da, ayakkabılı olanı Batı'da ve üzerinden yasadışı ne varsa geçip giden, yaşlı bir köprü. Kursağımızdan geçiyordu hepsi. Özellikle de, kaçak denilen insanlar… Elimizden geleni yapıyorduk... Boğazımıza takılmasınlar diye. Yutkunup gönderiyorduk hepsini. Nereye gideceklerse oraya… Sınırdan sınıra ticaret… Duvardan duvara…"
"Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye'dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi kapkaranlık ve farları fal taşı gibi otobüslerin, sırf yol üstünde diye, gecenin ortasında mola verdiği kırık dökük bir binanın ada ve parsel numaralarıyla yapılan çıkar hesapları demekmiş. 1.565 km uzunluğunda koca bir Boğaz Köprüsü anlamına geliyormuş. Ülkede yaşayanların boğazlarının içinden geçen dev bir köprü. Çıplak ayağı Doğu'da, ayakkabılı olanı Batı'da ve üzerinden yasadışı ne varsa geçip giden, yaşlı bir köprü. Kursağımızdan geçiyordu hepsi. Özellikle de, kaçak denilen insanlar… Elimizden geleni yapıyorduk... Boğazımıza takılmasınlar diye. Yutkunup gönderiyorduk hepsini. Nereye gideceklerse oraya… Sınırdan sınıra ticaret… Duvardan duvara…"
kitapla kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumlarınız için teşekkür ederim :)