27 Nisan 2023

Dracula,Bram Stocker ...


 Dracula,Bram Stocker..
Blog okumalarında nizan ayı benimdi ama zannımca şubattaki deprem felaketinden sonra herkesin işleri bi kaydı ki şubattan beri bende kimsenin bloguna gidip bakamıyorum,yorum bırakamıyorum hatta kendi bloguma bile dönüş yapamıyorum :/ Allah bir daha yaşatmasın diyeli ki minn..
D&R.
1847'de Dublin'de doğdu. Çocukluğunu fiziksel engelli olarak geçirmesine rağmen, gençlik yıllarında Dublin Üniversitesi'nin en önemli atletleri arasına girebilecek kadar güçlü bir iradeye sahip olduğunu gösterdi. Babasının izinden giderek memur olduysa da içindeki tiyatro eleştirmenliğini yürüttü. 1878'de Oscar Wilde'ın eski sevgilisi Florence Balcome ile evlendi. Daha önce bir dizi kısa öyküsü yayımlandıysa da, yazarlık ününü 1897'de ilk baskısı yapılan Dracula sayesinde kazandı. Dracula, İngiliz edebiyatının en önemli korku yapıtı olarak kabul edilmektedir. Diğer önemli yapıtları arasında The Snake's Pass (Yılanın Geçişi), The Mystery of the Sea (Denizin Esrarı), The Jewel of the Seven Stars (Yedi Yıldız Mücevheri), The Lady of the Shroud (Kefenli Kadın) ve Ken Russel tarafından filme alınan The Lair of the White Worm (Beyaz Kurdun İni) sayılabilir. Viktorya Dönemi'nin katı kurallarına inceden inceye uyan bir beyefendi olarak yaşayan Stoker, aslında atılgan ve serüvenci olan kişiliğinin, biriken tüm bu engelleme ve düş kırıklıklarını yapıtlarına aktardı.(d&rvsayfasından alıntı)

Vikipedi

1847'de Dublin'de dünyaya geldi. Yedi çocuklu, orta hâlli Abraham Stoker ve Charlotte Mathilda Blake Thornley çiftinin üçüncü çocuğu idi. Babası Abraham, tiyatro tutkunu bir devlet memuruydu. Babasının adı olan Abraham adını alsa da her zaman “Bram” ismin kullanmayı tercih etti.[1]

Stoker, yaşamının ilk yıllarında doktorların teşhis edemediği bir nedenden ötürü yatalak hasta idi. Hastalığının Guillain-Barré sendromu (GBS) olduğu söylenmiştir.[kaynak belirtilmeli] Çocukluğu yatağında annesinin anlattığı İrlanda masalları ve korku hikâyelerini dinlemekle geçti. Ülkede Büyük açlık yaşanmaktaydı. İleride yazacağı ünlü romanı Drakula'daki kurgusal salgın ve açlık öykülerinin, çocukluk yıllarında tanıklık ettiği Büyük İrlanda Patates Kıtlığı’nın etkisi olduğu düşünülür.[1]

Sekiz yaşında iken bir gün ayağa kalktı, yürümeye başladı. Zamanla vücudu gelişen Stoker, 1864-1870 arasında öğrencisi olduğu Dublin Trinity College'in en çok ödül alan sporcusu ve Felsefe Topluluğu’nun başkanı idi. Matematik bölümünden başarı ile mezun oldu.

Öğrenimi bittikten sonra babası gibi bir devlet memuru oldu. Dublin'de devlet memurluğu görevini sürdürdüğü on yıl boyunca bir yandan da ücret talep etmeksizin tiyatro eleştirileri yazarak babasının merakını sürdürdü. 1876'da yazdığı bir yazı sayesinde dönemin oyuncusu Henry Irving ile tanışıp arkadaş oldu.

Öğrencilik günlerinden tanıştığı Florence Balcombe ile 1878'de evlendi; bu evlilikten bir oğlu oldu (1879). Stoker çifti evliliklerinin ilk yılında Londra'ya yerleşti. Devlet memurluğundan istifa eden Abraham Stoker, Londra'da dost Henry Irving’in sahibi olduğu Lyceum Tiyatrosu’nda yöneticiliğe başladı ve bu görevi 27 yıl sürdürdü. Irving'in asistanı olması nedeniyle dönemin pek çok önemli sanatçı ve politikacısıyla tanışma fırsatı buldu.

Irving'in yanında işini sürdürürken yazarlığı da bırakmadı. İlk kitabı (The Duties of Clerks of Petty Sessions in Ireland) 1879'da yayımlandı.[2] Macar yazar ve seyyah Armin Vambery ile tanışması ona Drakula için ilham verdi. Irving'in turneleri sırasında onunla beraber dünyayı gezmiş olsa da Doğu Avrupa'ya hiç gitmemişti. Yıllarca Avrupa folklorunu ve vampir mitolojisini inceledi. 1890'da yazmaya başladığı Dracula romanını 1897'de baskıya verdi (Yayıncılar romanı çok uzun bulduğu için romandan çıkarttığı giriş kısmı Dracula' s Guest ilk basımlarda yer almamıştır. Stoker'ın ölümünden sonra eşi bu bölümü yayınlamıştır.[kaynak belirtilmeli])

Adı günümüzde Drakula ile özdeşleşse de kendi zamanında daha çok, Irving’in ölümünden sonra, yazdığı Personal Reminiscences of Henry Irving (1906) adlı kitabı ün yaptı [2] Drakula'nın ünlendiğini göremeden 20 Nisan 1912'de hayatını kaybetti.[2] Ölüm sebebinin frengi olduğu öne sürülmüştür. Cenazesi yakılan sanatçının külleri Londra’daki Golders Green Krematoryumu’ndadır.(vikipedi^den alınma)


Dracula

Tanıtım Bülteni

İngiliz yazar ve akademisyen Sir Malcolm Stanley Bradbury’nin, “şimdiye kadar yazılmış en güçlü korku hikayelerinden biri” diye tanımladığı Dracula, hukukçu Jonathan Harker’ın Kont Dracula adında bir alıcının Londra’da satın almak istediği evin işlemlerini yapmak üzere Transilvanya’ya gidişiyle başlar. Jonathan, müşterisinin şatosunda dehşet uyandıran keşiflerde bulunur. Kısa bir süre sonra Londra’da da huzur kaçıran birtakım olaylar başlar. İçinde kimse olmayan bir tekne batar; genç bir kadının alnında gizemli bir işaret belirir, tımarhanedeki bir ruh hastası “efendi”sinin gelmek üzere olduğundan dem vurmaya başlar. Olaylar, uğursuz kont ve onunla savaşmayı göze alan bir grup genç arasında çatışmaya dek gidecektir.

İrlandalı yazar Bram Stoker’ın, iki taraf arasındaki bu irade ve güç çatışmasını işlediği ve korku edebiyatının başyapıtlarından biri sayılan Dracula, yayımlanmasının üzerinden yüz yılı aşkın süre geçmesine karşın, bugün de aynı ilgiyle okunuyor.(Tanıtım Bülteninden)

Vikipedi

 Dracula)İrlandalı yazar Bram Stoker'ın 1897 yılında yayınlanan gotik korku romanı. Olay örgüsü; mektuplar, gazete makaleleri ve günlük alıntıları aracılığıyla anlatılır. Bu çerçeveden bakıldığında bir mektup roman olma özelliği de taşır. Kurgunun tek bir baş kahramanı yoktur; ancak roman Avukat Jonathan Harker'ın Transilvanyalı Kont Drakula'nın şatosuna varmak üzere bir iş seyahatine çıkması ve Drakula'nın bir vampir olduğunu öğrenmesiyle başlar.

Bram Stoker, roman için Transilvanya halk kültür ve tarihinden kapsamlı bir şekilde yararlanarak yüz sayfadan fazla not biriktirdi. Bazı bilim adamları Drakula karakterinin Eflak Prensi III.Vlad veya Kontes Elizabeth Bathory gibi tarihi şahsiyetlerden ilham aldığını öne sürdüler, ancak bu konuda oldukça yaygın bir anlaşmazlık söz konusu. Stoker'ın notlarında III.Vlad ya da Bathory'ye hiçbir şekilde rastlanmaz. Tatil yaparken İngiltere'de bir sahil kasabası olan Whitby'nin halk kütüphanesinde rastladığı Drakula ismini, Rumence'de şeytan anlamına geldiğini düşündüğü için seçti.

İngiliz edebiyatının en ünlü eserlerinden biri olan Drakula'da yer alan birçok karakter, popüler kültürün arketip versiyonları olarak yorumlandı: kusursuz bir vampir olarak tasvir edilen Kont Drakula ve ikonik vampir avcısı Van Helsing. Günümüzde kamuya mal olan roman, otuzdan fazla filme uyarlandı ve roman karakterleri her çeşit medyada birçok kez yer aldı.(vikipedi^den alınma)


Yazılış Öyküsü

Bram Stoker, vampirler ve Drakula hakkındaki bilgilerini İngiliz gezgin Emily Gerard tarafından yazılan Ormanın Ötesindeki Topraklarından isimli gezi kitabından almıştır. Aslında Stoker, kitabın adının "Kont Wampyr" olmasını ve Avusturya'nın Steirmark bölgesinde geçmesini planlamıştı (bu hikâyenin taslakları Dracula'nın bazı baskılarının başına eklenir). Fakat Gerard'ın III. VladRomanya ve Transilvanya hakkındaki notlarını okuduktan sonra romanının adını "Dracula" olarak değiştirir. Stoker, ayrıca orijinal romanın başında kullanmak istediği fakat sonradan ayrı olarak yayınladığı Dracula'nın Konuğu isimli bir öykü de yazmıştır.(kapak ve vikipedi)


Konusu

Drakula adlı kitap vampirleri konu almaktadır. Bazı yerlerde Transilvanya canavarı olarak da geçmektedir. Transilvanya'da yaşayan Drakula Şatosu'nun lordu olan ölümsüz Kont Drakula'yı yok etmeye çalışan bir grup insanın öyküsünü konu alır. 19. yüzyılda Jonathan Harker adlı genç bir avukat katibinin Transilvanya'da yaşayan Kont Drakula'nın Londra civarında satın aldığı çeşitli gayrimenkullerin satış işlemlerinin tamamlamak için Transilvanya'ya gitmesiyle başlar. Patronu Mr. Peter Hawkins'in isteğiyle bu yolculuğa çıkarken nişanlısı Wilhelmina "Mina" Murray'i, zengin arkadaşı Lucy Westenra'nın Whitby'deki malikanesine bırakır ve Avrupa'ya gider. Ancak şatonun bulunduğu Karpat Dağları’na kadar giden yolculuk sırasında tuhaflıklar boy göstermeye başlar. Walpurgis gecesi'nde Transilvanya'ya varan Harker Kont'dan bir mektup alır. Transilvanya'da şatonun yakınlarında oturan insanlar Jonathan’ı kutsamakta, Tanrı’dan onu korumasını istemekte ve onu şatoya gitmemesi konusunda uyarmaktadırlar ama Harker ikna olmayınca kaldığı Handaki yaşlı bir kadın ona bir haç verir ve en azından bunu takmasını ister. Haçı takan Harker kontun ona yazdığı mektupta belirttiği üzere o gece arabayla Borgo Geçidi'ne gelir. Orada mektpta yazdığı gibi Kontun arabası onu beklemektedir ve Harker'ı alıp şatoya götürür.Yolda esrarengiz mavi alevler görür ve araba kurtlar tarafından kuşatılır. Ama yüzünü tam seçemediği arabacı bir işaretiyle kurtları kaçırır; sanki onlara hükmediyormuş gibi. Yorgunluktan birkaç dakika kendinden geçen Harker uyandığında arabanın Karpat Dağları'na bakan bir uçurumun kıyısına kurulmuş harap haldeki bir şatoya yaklaştığını görür. Arabacı Harker'ı şatonun girişinde bırakıp arabayı ahıra çeker. Birkaç dakika sonra kapı açılır ve elinde bir fener olan, uzun boylu beyaz bıyıklı simsiyah giyinmiş bir adam Harker'ı karşılar. Bu Kont Drakula'dır. Kendini tanıtır ve Harker'ı içeri çağırır. O saate hizmetçilerinin şatoda olmadığını ve bu yüzden onun rahatını bizzat kendisinin sağlayacağını söyler ve kendisi erken yemek yediği için masada otururken onunla yemek yemeyeceği için özür diler. Yemek yerken Kont atalarından bahseder Hunların torunları olan Sekellerin soyundan olduğunu ve ailesinin Attila ve Kazıklı Voyvoda'nın soyundan geldiğini açıklar (Voyvoda'nın katıldığı savaşları sanki kendisi de oradaymış gibi detaylı anlatır.), ayrıca ondan İngiltere hakkında bilgi edinmek için bir ay şatoda kalmasını ister. Onun nazik tavırlarına rağmen şatoda bir esir olduğunu hisseder. Jonathan, şatodaki geçirdiği birkaç günün ardından şüpheler duymaya başlar. Kont Drakula gündüzleri hiç ortalarda görünmüyor, yemek yemiyor, hizmetçileri olduğunu iddia ettiği halde tüm işlerini kendisi gizlice yapıyordur. (Aslında kendisini şatoya getiren gizemli arabacının da kontun kendisi olduğunu anlar.) Kont'un öğüdüne karşın şatoda dolaşırken uyuya kalan Harker kendilerine Kız Kardeşler diyen üç kadın vampirle karşılaşır ve Kont tarafından kurtarılır. Daha sonra ona bunun bir rüya olduğunu söyler. Başka bir gece Kontun şatonun uçuruma bakan duvarında bir kertenkele ya da yarasa gibi yürüdüğünü görür. Birkaç gün sonra şatoya bir takım işçiler gelir çeşitli toprak dolu sandıkları hazırlayıp yüklemeye başlarlar. Şatoyu gezen Jonathan, Kont’u içtiği kandan doyuma ulaşmış bir şekilde bir sandıkta uyurken bulur. Hazırlıklar yapıldıktan sonra Kont bir tabutun içinde diğer sandıklarla beraber Transilvanya'dan ayrılıp Varna limanından, Whitby'e gidecek Demeter adlı bir Rus gemisine (sandık içinde olarak) biner ve Harker'ı kız kardeşlere (yani Gelinlerine) eline terk eder. Bunu fark eden Jonathan şatodan kaçma planları yapmaya başlar. Harker canını Kendisi de Kont gibi şato duvarından inmeyi planlar. Bu sırada Jonathan’ın nişanlısı Mina Murrey ve onun yakın arkadaşı Lucy’ye döner hikâye. Mina Jonathan’dan aylarca haber alamaz. Lucy Lord Godalming'in oğlu Arthur Holmwood'la nişanlanmıştır. Mina'yı Arthur ve arkadaşları arkadaşları Teksaslı Quincey P.Morris ve Psikiyatrist Dr. Jack Seward'la tanıştırır. (Bu iki adam da Lucy'den hoşlanmış ve ona evlenme teklif etmişlerdir. Ama Lucy Arthur'u seçmiştir.) Dr. Seward aynı zamanda, Kont Drakula'nın satın aldığı Whitby'deki Carfax Manastırı'nın yanındaki akıl hastanesinin de yöneticisidir. Hastanesindeki Renfield adındaki bir hasta çok garip davranmaktadır. Hayat ve ruh saplantılı bu hasta beslediği sinekleri örümceklere, örümcekleri de serçelere yedirmektedir, bunları bir üst türe yediremeyince kendisi yemektedir ve Dr. Seward'dan serçeleri yedirmek için bir kedi ister ama isteği kabul edilmez. Seward tarafından Zoofagus (Yaşam yiyen) olarak tanımlanan Renfield "Efendisi"nin, "tüm hayatların efendisi"nin yakında geleceğini söyler. Birkaç hafta sonra fırtınalı bir gecede Demeter gemisi Whitby'e varır. Dehşet verici olansa iki haçla birlikte,geminin dümenine bağlı olan geminin ölü kaptanı tarafından kumanda edilmesi ve gemide başka hiç kimse olmamasıdır! (Kaptanın seyir defterinden yol boyunca mürettebatın gemide kendileriyle saklanan tehlikeli bir şey olduğundan şüphelendiğini-Bu Drakula'dır.- ve haklı çıktıkları, denizcilerin yol boyunca birer bire öldükleri öğrenilir. Gemini varmasından bir önceki gece ikinci kaptanın bu yaratığı görüp hançerini saplamaya çalıştığı, ama hançerin bu "şeyin" içinden dumandan geçer gibi geçtiği, bunu gören ikinci kaptanın da kurtulmak için denize atladığı anlatılır. Son gece kaptan yaşamı pahasına da olsa gemiyi karaya ulaştırmayı kafasına koyup avuçlarına birer haç sıkıştırıp, kendisin dümene bağlayacağını yazar. Defter burada biter.) Bir köpek şeklinde gemiyi terk eden Drakula Carfax'a yerleşir. Aynı gece Londra Hayvanat bahçesinden bir kurt garip bir şekilde kaçar (O da Drakula'nın etkisi altındadır.). Akıl hastanesi ve Westenra malikanesinin yakınlarında sık sık iri bir yarasa uçarken görülür. (Bu Drakula'dır) Drakula çeşitli hayvanlar vadettiği ve uzun zamandır etkisinde olan Renfield'ı kısa aralıklarla hücresinden çıkartır ve yakındaki Westenra malikanesinin kapılarını açmaya göndertir. (Bir vampir daha önce gelmediği bir yere ancak içeriden birisi davet ederse veya kapılar açıksa girebilir.) Malikanenin kapıları açılınca sık sık Lucy'i hipnotize edip bahçeye yanın çağırır ve kanını emer. Bir seferinde Mina'da onu uzaktan görür ama rüya gördüğünü sanır. Ancak Lucy’nin başına gelenler hiç normal değildir. Gece sesler duyup kalkıyor, uykusunda geziniyor, görünüşünde ise solgunluk görülüyor ve yorgunluk hissediyor. Lucy’yi tedavi etmek için gelen Dr. Seward Lucy’nin durumunu iyileştirmeye çalışır ama neler olduğunu bir türlü anlayamaz. Lucy bilinen bütün anemi belirtilerini göstermekte ama kaybedilen kanın nereye gittiğini anlayamamaktadır. Yardım istemek için Amsterdam Üniversitesinden hocası Metafizikçi,Profesör Dr.Abraham Van Helsing'den yardım ister. Van Helsing neler döndüğünü anlar. Lucy bir vampir tarafından ısırılmıştır ve öldüğü zaman o da bir vampir olarak dönecektir. Hep beraber Lucy'e sırayla kan verirler. (eskiden kan grubu bilinmiyordu.) Böylece Dr. Seward, Van Helsing ve Lucy’nin nişanlısı Arthur Godalming ile arkadaşları Quincey Morris, Lucy’yi bu durumdan kurtarmaya çalışıyorlar, ancak Lucy onu bekleyen sondan kaçamıyor. Mina sonunda Jonathan’dan mektup alıyor. Macaristan sınırında kendinden geçmiş olarak bulunmuş ve kurtarılmıştır. Budapeşte'deki bir hastaneye kaldırılmış olarak bulunan Jonathan hiçbir şey hatırlamıyor, elindeki tek şey tutmuş olduğu günlüğüdür. Mina da Jonathan’ı iyileştirmesi için Van Helsing’ten yardım isteyince tüm güçlerini, tüm bilgilerini birleştiriyorlar. Van Helsing haberleştiği dostu Macar tarihçi ve Türkolog Arminius Vambery'den Drakula'nın geçmişini araştırmasını istemiştir. Arminius'a göre Kont'un mensup olduğu Drakula (Basarab)hanedanı çok güçlü ve eski bir ailedir, ama zaman zaman karanlık güçlere eğilim gösteren fertleri olmuştur. Van Helsing Drakula'nın Kazıklı Voyvoda'nın torunu olmadığını, bizzat kendisi olduğunu açıklar. Adını Voyvoda Drakula olarak anar. (15. yüzyıldaki savaşları bulunmuş gibi anlatmasının sebebi budur. Çünkü zaten bulunmuştur.) Vampir olmasının yanında çok güçlü bir büyücü, simyacı ve şekil değiştirme ustasıdır. Karanlık sanatları Hermanstadt gölü kıyısındaki Scholomance Kara Büyü Okulu’nda öğrendiğini ve İngiltere'ye gerçekleştirdiği bu seferi dört yüzyıldır planladığını anlatır. Stratejisi ve planları aynen yaşarken Tuna kıyılarında Türklerle savaşırken yaptığı gibidir. Şimdi tek amaçları Drakula’yı bulup başını kesmek ve kalbine kazığı çakmaktır. Dehşet burada başlar. (vikipedi)



Vee benim yorumuma gelince

Tüm Nisan boyunca süren uzun upuzun bir okumaydı 🙈
Çok keyifli bir kitap ikinciye okuyorum ve çok daha fazla ayrıntıya dikkat ettiğim bir okumaydı.Hikaye tüm roman kahramanlarının ağzından tek tek tuttukları günceleri ya da gönderdikleri mektuplarla anlatılıyor Bu mektup ve güncelerde en çok dikkat çeken şey karakterlerin nerdeyse aşırıya kaçan hatta bazen komik gözüken nezaketleri.Victoria döneminin en ayırt edici özelliği bu olsa gerek ki,Lewis Carroll,Alice Harikalar Diyarı'ında bu komik ve gösterişe kaçan nezaketle özellikle Kırmızı Kraliçeden Düşese giden kriket maçı davetinde alabildiğine dalga geçer🤭 Yazarın dili çok keyifli ve akıcı ayrıca hikayeyi gayet yaratıcı bir fikirle çok farklı bir tarzda günce ve mektuplarla anlatması da oldukça takdire şayan.👏Hikaye.Victoria dönemi kadının sosyal hayattaki konumu,cinsellik,sömürgecilik gibi konularda parmak basıyor Kitap gotik,korku ve vampir romanı türünün en zirve hatta ders kitabı niteliğinde pekçok kez sinemaya, dizilere ve tiyatro oyunlarına uyarlanmış bir başyapıt.Bu tarzları sevenler ve kitabı halen daha okumayanlar kaçırmamalı.✌️

Pekçok uyarlama dizi ve filmi olmasına rağmen benim en sevdiğim ve orjinaline en yakın olan 1992 yılı yapımı Francis Fort Cappolanın yönettiği ve başrollerinde Keanu Reeves,Vinona Reider,Antony Hopkins gibi oyuncuların yer aldığı Bram Stocker's Dracula filmi.



trailer


iyi seyirler :)

6 yorum:

  1. Korku türünü sevmeyen ben dahi okudum etkinlik kapsamında :))
    Çok ayrıntılı yazmışsınız yorumunuzu, keyifle okudum.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. türkçe ingilizce okudum bütün filmlerini izledim bence de en iyisi senin dediğin film :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dracula'da ingilizçe ne de güzel okunur hani vee valla bravo :)

      Sil
  3. İlgi çekici bir inceleme olmuş elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  4. Ben bunun kitabını okudum, sonra kendim edineyim dedim biraz sakata geldi, senin ev sahibi, olduğunu da geç duydum, ve yeniden okumaya başladım fakat asıl kitaba kadar, diğeri için yorumum:) Etkinlik dışı ve biraz yandan çarklısı ama :) Bu arada elimdeki kitabı gören evlat hatırlattı da buraya ekledim, yoksa demansın 1001 rengi kıvamındayım :)
    https://kitapeylemi.blogspot.com/2017/10/dracula-bram-stokerpascal-croci.html

    YanıtlaSil

yorumlarınız için teşekkür ederim :)

Related Posts with Thumbnails