Cheshire kedisi,'Hangi yoldan gideceğim?'diye soran Alice'e 'Nereye gitmek istiyorsun?'diye soru ile cevap verir.Alice, ' Bilmiyorum' der ve kedi 'Öyleyse, hangi yoldan gideceğin de fark etmez.'diye cevap verir...
Kitap okumaya meraklı arkadaş buldum.Kadriye Watanabe San smile ifade simgesi Siz ona kısaca Okinawa köyúnden kitap kurdu süpürgeli watanabegillerden kadriye diyebilirsiniz :)
okudum en güzel felsefe kitaplarından biriydi.gerçekten bitmesini hiç istemedim ve 3 hafta boyunca elimde kaldı kitap.
felsefe severler için giriş niteliğinde olan ama bana göre pekiştirici görevi üstlenen bir kitap oldu.
tüm felsefe severlere öneririm.
akıcı,anlaşılır ve sohbet eder havasında olan bir dil.
birbirinden keyifli felsefi konular ve düşünürlerin fikirleri.
adı üzerinde alfabetik sırayla işlenmiş tüm konular ve düşünürler.
bu kitabı iyi ki de almış ve okumuşum diyorum.
Felsefe ile ilgili genel kavramlar, tartışmalar ve düşünürler...
Sokrates bilgiyi zihnimizde nasıl doğurttu? Diğer insanlar gerçekten cehennemimiz mi? Kaç farklı şekilde mantıksız olabiliriz? Özgür irade, her istediğimizi yapmak mı? Hegel'i okumaya nereden başlamalı? Felsefede aşkın doğasına ilişkin hangi teoriler çarpışıyor? Hedonizm sadece zevk almanın yüceltildiği bir felsefe mi? Wittgenstein'ın zehir gibi bilgeliğinden kendimize pay çıkarabilir miyiz? İnsanlarla hayvanlar arasındaki farklılıktan doğan haklar ne kadar etik? İnsanın dünyadaki varoluşuna dair çok sayıda felsefi sorunun cevabını merak edenlere herkesin anlayabileceği dilde yazılmış bir kaynak kitap. A'dan Z'ye Felsefe, nükteli anekdotları ve pratik bilgileriyle "başucu filozofunuz" olmaya aday.
akıcı bir ahmet ümit dilinden başka bir şey vaad etmeyen bir kitap.
çeşitli aşk öykülerinden oluşuyor.
aşklarda insanı derinden etkileyen,amanda bende böyle bir aşk yaşamak isterdim nevinden söz söyletecek aşklar değil.ama ahmet ümit için sıradaki kitapları heyecanla bekliyorum.
illa ki daha iyisini okuyacağım.
Aşkın bütün halleri... Tutkunun aklımızı ele geçirmesi. Kötülüğün en güzel biçimi... Rezil olmaktan duyduğumuz haz... Kırılan umutlarımızın lezzetli kederi... Çiğnenen onurumuzun getirdiği kibir. Vicdan tutulması, bencilliğin son kertesi, yanılsamanın en derin anı... İmkânsız olanın çekiciliği... Yani gönüllü kölelik... Yani insanoğlunun en masum hali... Yani bildiğiniz delilik... Yani en yalansız aşk öyküleri...
"Düşümü gerçekleştirdiğimden de emin değilim. Böyle bir düşüm var mıydı, yok muydu, ondan bile emin değilim. Kafam çok karışık. Daha da kötüsü, eskiden Stefan'ı düşündüğümde güzel, iyi, masumiyetle ilgili duygular uyanırdı içimde. Coşkuyla, heyecanla, umutla dolardım. Şimdi büyük bir öfke var. Bazen insanlıktan çıktığımı hissediyorum. Düşündüklerim beni korkutuyor. Gel gör ki düşünmeden de edemiyorum. Olmuyor, beceremiyorum. Bir de oturmuş aşkın saçma olduğunu anlatıyorum. Ben de en az aşk kadar saçmayım. Diyeceksiniz ki seni, aşk saçma biri haline getirdi. Doğru ama ben de direnemedim. Asıl tutarsızlık bende. İnsan aptalca, anlamsız bulduğu bir tutkunun peşinden gider mi? Bak gidiyorum işte. Hâlâ onu arıyorum... Kafam karışık, canım yana yana gecenin bir yarısında bu bara geliyorum, ondan birini bulabilir miyim diye..."
aslında ahmet ümit'i çok severim.onu edebiyat kokusu programında tanıma şansı bulmuş ve hayran kalmıştım.katıldığı edebiyat kokusu bölümlerini birkaç defa izlemişliğim var.
bence çok insancıl ve dolu bir yazar.
zaten bu programdan sonra onu okumaya karar vermiştim.bu program sayesinde okumak istediğim bazı yazarları da okumaktan vaz geçmişliğim vardır,zira bazısı çok boş beleş adamlarmış o_O
işte edebiyat kokusu ve ahmet ümit.
ahmet ümit
vikipedi
Gaziantep'te yedi çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası kilim tüccarı, annesi terzi idi[1]. İlk öğreniminin ardından Gaziantep Atatürk Lisesi’ne devam etti. 14 yaşından itibaren sol görüşlü bir aktivist oldu.[2] Ülkücülerle aralarında çıkan bir kavgadan dolayı 24 arkadaşıyla birlikte Gaziantep dışına sürgün edildiği için liseyi Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde bitirdi[2].
1979’da Marmara Üniversitesi’nin Kamu Yönetimi bölümünde yükseköğrenimine başladı. Öğrencilik yıllarında tanışıp evlendiği Vildan Hanım ile evliliğinden Gül adında bir kızı oldu (1981)[3]. 1980 darbesinin ardından derneklerde sol görüşlü olarak çalıştı[3]. 1982’de düzenlenen “Anayasaya Hayır” kampanyasına katıldı. Duvarlara afiş yapıştırırken yakalanan arkadaşları için öykü şeklinde yazdığı rapor, takma adı olan "K. Yalçın" imzası ile önce Atılım Dergisi’nde sonra Prag’da 40 dilde yayın yapan Barış ve Sosyalizm Sorunları Dergisi’nde yer aldı. Yazarlığa adımını bu rapor/öykü ile attı.[4] 1983 yılında üniversite öğrenimini tamamladı.
Üyesi olduğu Türkiye Komünist Partisi (TKP) tarafından 1985’te Moskova’ya gönderildi. 1985-1986 yılları arasında Moskova Sosyal Bilimler Akademisi'nde eğitim gördü. TKP tarafından komünistlik eğitimi almak için Rusya’ya gönderilen altı gencin başından geçenleri anlattığı[5] "Kar Kokusu" (1998) adlı romanı, bu dönemde yaşandıklarından izler taşır. Moskova’da iken şiir yazmaya başladı. 1989’da aktif politikadan ayrıldı ve Sokağın Zulası adlı şiir kitabını yayımladı. Arkadaşı Ali Taygun[6] ile bir reklam ajansı çalıştırmaya başladı.
1990 yılında bir grup edebiyat tutkunuyla birlikte Yine Hişt adlı kültür-sanat dergisini çıkardı. Şiir, öykü ve yazılarını Adam Sanat, Yine Hişt, Öküz ve Cumhuriyet Kitap dergileri ileYeni Yüzyıl gazetesinde yayımladı.
Arkadaşı tiyatro yönetmeni Ali Taygun’un teşvikiyle polisiye yazmaya ağırlık veren Ahmet Ümit, 1993 yılında ATV için çekilen "Çakalların İzinde" adlı polisiye dizinin öykülerinin ve senaryosunun yazılmasına katkıda bulundu. Ardından da 1995'te Ahmet Ümit, çeşitli gazete ve dergilerde Franz Kafka, Dostoyevski, Patricia Highsmith, Edgar Allan Poe ve polisiye roman yazarları üzerine inceleme ve tanıtım yazıları kaleme aldı.
"Bir Ses Böler Geceyi"(1994) adlı uzun hikâyesinin ardından "Masal Masal İçinde" (1995) yayımlandı. Annesinden dinlediği masalları düzenleyip yazdığı bu kitap çeşitli özel ilköğretim okulunda ve özel kolejlerde ders kitabı olarak okutuldu,[7]Korece’ye çevrildi[8] Kitaplarının tümünde var olan gerilim duygusu "Sis ve Gece"(1996) adlı polisiye romanında kendisini tümüyle dışa vurdu. "Sis ve Gece" Türkiye'de yankı uyandırdı, tartışmalara yol açtı. Yunanistan'da yayımlanarak yabancı dile çevrilen ilk Türk polisiye yapıtı unvanını kazandı.
"Sis ve Gece"'yi "Kar Kokusu" (1998) adlı romanı, "Agatha’nın Anahtarı" (1999) adlı polisiye öykü kitabı takip etti. 2000'den itibaren "Patasana"(2000), "Kukla" (2002), "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir" (2002), "Beyoğlu Rapsodisi" (2003), "Aşk Köpekliktir" (2004), "Ninatta’nın Bileziği" (2006), "Kavim" (2006) adlı kitaplarını ardı ardına yayımladı. 2007’de "İnsan Ruhunun Haritası" adlı denemesi yayımlandı. 2008'da yayınlanan "Bab-ı Esrar"'da Şems-i Tebrizi cinayetini konu edindi. İstanbul hakkında çok detaylı bilgiler de içeren "İstanbul Hatırası" adlı polisiye romanı Haziran 2010'da okuyucularla buluştu. Yazarın "Başkomiser Nevzat, Çiçekçinin Ölümü" (2005) adlı bir de çizgi romanı vardır.
Öykülerinden yola çıkılarak Uğur Yücel tarafından Karanlıkta Koşanlar ve Cevdet Mercan tarafından Şeytan Ayrıntıda Gizlidir dizileri yapılmış, "Sis ve Gece" adlı romanı 2007 yılında Turgut Yasalar tarafından sinemaya uyarlanmıştır. "Şeytan Ayrıntıda Gizlidir", "Agatha’nın Anahtarı" ve "İstanbul Hatırası" kitapları radyo tiyatrosu formatına uyarlanarakNTV Radyo'da yayımlanmıştır.[9]
çok yoğun günlerin ardından buralardayım.sınav göreviyle geçen hafta sonları,komple her gece davetli olduğumuz ev oturmaları,üç gün üstcüste misafir ağırladığımız yoğun bir hafta sonu daha derken yeniden hafta başı dersler falan filan.
valla ben bile ne yazdığımı anlamadım.ama sonuç olarak annemgil istanbul'a geri döndü.
biz yine evde kukumav kuşları gibi yalnız kaldık.
so on beş gün çok hızlı ve değişken geçse de akşamlar her zamanki gibi kahveli geçti.
işçe canımm kappiçinolarım.
annem gitmeden yaptığımız son akşam sefaları :)
yine anneciğim gitmeden aldığımız pastalı sefamız.
açık öğretim kaydımı yenileyip hemmen ders çalışmaya da başladım.
bu dönemin derslerinden tırrsıyoruumm.:)
bir de ağrı kitapağacı'na katıldım ve geçtiğimiz pazar ilk toplantıma gittim.
kitabımız semarkant'ı.öğretmenlerden oluşan güzel bir topluluk,okuduk,konuşuk :)
ömer hayyam'la yola çıkıp hasan sabbah'la devam ediyorsunuz o uzun yola.
cemaleetin afgani de nereden çıktı derken
benjamin'le birlikte titanic'le okyanusa açılıyor ve semerkant yazmasının hikayesi içinde kaybolup gidiyorsunuz.
diğer kitaplarına nazaran semerkant yazarın en akıcı dile sahip olan kitabıydı sanırım.
yine de ağır giden bir kitap.
elimde çok süründü.şubat tatilini evde geçirmemize rağmen isanbul'dan yatılı misafirimiz olması kitabın iki hafta da bitmesine neden oldu.misafir olmasa bile sanırım yine de iki hafa da biterdi.
peki neyin peşindeyim ben :? :))
iskender pala kiaplarını andıran tarihi bir roman semerkant.
okurken aklıma bir de sık sık efsane kitabı geldi.
ama son bölümü okurken çok sıkıldığımı söylemeliyim.
netten alıntı
Amin Maalouf, Semerkant eserinde İran’ı ele alıyor. Yazarın ele aldığı hikaye Ömer Hayyam’ın Rubaiyat’ının çevresinde gelişen iç içe geçmiş iki öykü ile İran tarihini inceliyor. Ömer Hayyam hakkında bilgi edinilebilecek kaynakların çok az olması bu esere ayrı bir değer katıyor. İnsanın ufkunu açan bu eser ile okurlar doğunun kalbine yolculuk yapıyor. Bu eserde Ömer Hayyam’ın yasaklı rubailerinin tarihini okuduğunuz gibi haşhaşilerin nasıl oluştuğu ve ortaya çıkış nedenleri hakkında fikir sahibi olacaksınız. İran’da başlayan iç savaşın neden ve nasıl çıktığı, bu iç savaşa dış güçlerin müdahalesi ve bu müdahalenin Ömer Hayyam’ın yazmasıyla nasıl bir bağlantısı olduğu ve tüm olayların başlangıç noktası olan Semerkant, Amin Maalouf, Semerkant eserinde detaylı şekilde inceleniyor. Bu eser ile tarihin pek de bilinmeyen ve kolay kolay da ulaşamayacağınız diyarlarına yolculuğa çıkıyorsunuz. Okurlar, okul düzeyinde kendilerine öğretilen tarihin ne kadar yetersiz olduğunu bu eseri okuyunca daha iyi idrak edecekler. Bu eseri okuduktan sonra yazarın ele aldığı konuların daha da derinine inmek isteyecek ve bu konuda yazılmış olan tarihi eserleri inceleyeceksiniz. Bu eseri okuduktan sonra Semerkant’a boşuna şehirlerin şahı denmediğini anlayacaksınız. Amin Maalouf, Semerkant eserinde kendi topraklarımızda ki yaşamı ve kendi topraklarımızın kültürünü okuyoruz. Bunun da eseri kavramamızda katkısı çok büyük oluyor. Bu eser, okuduğunuz en ilginç kitaplar listesine hikayesi ile girmeye adaydır. Ömer Hayyam’dan Nizamınmülk’e, Hassan Sabbah’tan Selçuklu’ya, Moğol ve Rus etkisine kadar İran tarihi bu eserde masaya yatırılıyor. Yazar, bu eserinde rubaiyatın izini sürerek tarih içerisindeki çıkar çatışmalarını, politik kurnazlıkları ve tarihin hissiyatını okurlarına aktarıyor. Bu eseri okurken kendinizi tarihi olaylara öyle bir kaptıracaksınız ki tarihi yaşıyormuş gibi hissedeceksiniz. Yazar, bu eseri ile Ömer Hayyam’ın sadece bir matematikçi olmadığını ispatlıyor. Yazar, kurgu ile gerçeği öyle bir iç içe geçirmiş ki kimse olayların kurgu mu ya da gerçek mi olduğunu ayıramıyor. Amin Maalouf, 1949 yılında Lübnan’da dünyaya gelmiştir. Halen Fransa’da yaşayan yazar, ekonomi ve toplumbilim alanında eğitim almasına rağmen gazetecilik yapmaktadır. Yazar, bir yanıyla Ermeni, Kürt, Türk, Müslüman, Hristiyan nitelikler taşıdığını bir yanıyla da kendini Fransa’ya ve Avrupa’ya ait hissettiğini beyan etmektedir.
310 sayfalık tarihi bir macera.
iç içe geçmiş olaylar zincir.
akıcı bir dil.
"Titanic'te Rubaiyat! Doğu'nun çiçeği Batı'nın çiçekliğinde! Ey Hayyam! Yaşadığımız şu güzel anı görebilseydim!" Amin Maalouf, "Afrikalı Leo"dan (YKY, 1993) sonra bu kez Doğu'ya, İran'a bakıyor. Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çevresinde dönen içiçe iki öykü... 1072 yılında, Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlantik'te bit(mey)en bir serüven... Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran'ın tarihinin de okunuşunun öyküsü / tarihi...
kız kardeşime başladığım yeni battaniyemi size gösermiştim.bunlar da daha önce blogda paylaşığım ama en nihayi hallerini göstermediğim battaniyeler.
bu prensesime el-aziz'deyken ördüğüm battaniye.
yün battaniye alarak astarladım.böylelikle çarçabucak eskimesini önlediğim gibi daha sıcak olmasını da sağladım.
görende bilimden bahsediyorum sanır :)
örgü yastık kılıfını henüz kendi yastığına geçirip dikmedim.görsellik olsun diye kızımın yastığıın üzerine koydum.
buda kendime yapmış olduğum battaniyem.onuda yün battaniye alarak astarladım.
buda bonus.daha sonra böyle bir şey yapmaya niyetim var.
buda ağrı'ya geldiğim zaman ördügüm battaniye.bu aslında küçük bir battaniye,okuma esnasında bacaklarını örtmek için ama yine de uyuduğunda da rahatlıkla üzerini örtüyor.
ağrı'da hemen hemen bütün mobilyacılarda berjer fiyatlarını sorduk.aldığımız çekyatlarla nerrdeyese aynı fiyattaydılar o_O
netten de baktık uygun fiyatlı olanlar var ama güvenilir siteler mi pek belli değil.güvenli olan sitelerde de fiyat aralıkları yüksek,ucuz olanlarsa güzel değil.
şimdilik okuma berjeri olayı beklemede ama sırada :)
“Fikirlerin kanatları vardır, kimse insanlara ulaşmasına engel olamaz.”İbn Rüşd
kader,1997 fransız-mısır yapımı ibn-i rüşt'ü anlatan 7,3 imbd puanına sahip bir film.
endülüs'ün yetiştirdiği en önemli filozofu olan ibni rüştü'ün hayatından bir kesit sunuyor film.
ibni rüşt ki islam felsefesinin en büyük ve önemli aristocu,meşşai filozofu.
aristo'ya yazdığı şerhleriyle ünlü bir düşünür.batıda ona yazdığı şerhlerden dolayı commenatator lakabı verilmiş.
olaylar endülüs'e geçtiği için pek çok ayrıntı dikkatinizi celp edebilir ve tuhafınıza gidebilir.
ama olaylar hangi zaman diliminde geçerse geçsin müslümanların hayata bakışları,islamı anlayışları ve birbirlerine karşı tavırları sanırım hep aynı.
aklı ve kur'an'ı bir kenara bırakıp iki ayet ezberleyip dinde alim olduğunu zannedenlerin öyküsü.
günümüzden hiçbir farkı yok yani.
izleyin derim filmi gayet güzel.
filmden bazı replikler:
“Fikirler sen unutulup gittikten asırlar sonra da yaşayacak.”
“İlahi vahyin öznel tevilinin diğerlerinden sahih olduğu iddia edilirse ümmet parçalanır. Ve hepimiz bu parçalanmanın ve ayrılmanın sorumluluğunu taşırız.”
“Kimse tüm gerçeği bildiğini iddia edemez.”
Vahiy yalnızca, kendisine akıl bahşedilenlere hitap eder,ki o da insandır.
Şeriat akıl ve vahiyle beranerdir.Şeriar;sebep,illet,vesile ve gayelere dayanır.
Vahiy aklı tamamlar,akıl da vahyi.
Gençler dini cahillik sayarlar,yetişkinler de cahilliği din sanırlar.
filmin özeti
Hem cahillikle, hem de din sömürüsüyle savaş veren, İslam tarihinin en önemli reformcu bilginlerinden İbn Rüşd'ü odağına alan film, genel hatlarıyla Ortaçağ Avrupası'ndan başlamak üzere, Endülüs , o dönem İslam düşünürleri arasındaki temel tartışmalar, Endülüs'ün siyasi yapısı, felsefe-din tartışması gibi bir çok konuya değinmektedir. Bir Hıristiyan bilginin İbn Rüşd’ün kitaplarını tercüme ettiği için yakıldığı bir ortamda ilimle tanışmak isteyen Hıristiyan bir genç İspanya’nın Müslüman tarafına, Endülüs’e geçiyor. İbn Rüşd’ün yanına… Burada, kadınlı, erkekli, şen şakrak sofralar karşılıyor onu. Kadınların sözünün alabildiğine geçtiği Rüşd’ün evinde, diğer genç öğrencilerle beraber ders görmeye başlıyor. Film bu gencin yanı sıra, daha çok İbn Rüşd’ün kendisi, çocukları, öğrencisi olan halife oğlu, bunların yanı sıra halife ve başka karakterler eşliğinde Endülüs’ün kültürel ve siyasi ortamı üzerine yoğunlaşıyor.
İbn Rüşd'ün siyaset, din, hukuk, tıp ve felsefenin pek çok alanında 150'den fazla eser kaleme aldığı bilinmektedir.[6] Özellikle Aristo'nunOrganon külliyatı üzerine yazdığı pek çok şerh vardır. Bu şerhlerin boyutları küçük, orta ve büyük olmak üzere üç çeşittir. Küçük ve orta şerhler, ekseriya eserin tamamının şerhi olmamakla beraber bâzı kapalı ifadelerin sayfalar boyu analiz edildiği çalışmalardır. Biz burada İbn Rüşd'ün eserlerinin çokluğunun yanında birçok dile tercüme edildiğini de göz önünde bulundurarak çalışmaları hakkındaki bilgileri ayrıntısıyla aktaracağız.
İbn Rüşd, Îsâġūcî adıyla Organon'un altı kitaplık külliyatına giriş mahiyetinde bir eser kaleme almıştır. Benzeri bir örneği İbn Sina'nın Şifa Külliyatı'na yazdığı el-Medhal isimli çalışmada görmekteyiz. İbn Rüşd bu eser için iki şerh kaleme almış, bunlardan eż-Żarûrî fi’l-manŧıķ adlı özetin İbrânî harfleriyle Arapça metninin iki nüshası günümüze ulaşmış[7], ancak İbrânîce ve Latince tercümeleri kaybolmuştur.[8]
Telħîśu medħali furfuryus adını taşıyan ve yukarıdaki eser üzerine yaptığı orta hacimde bir şerh kaleme almıştır.[9] William de Lune tarafından Averrois, Commentarium medium. Super libri introductionum Porphyrii adıyla Latinceye tercüme edilen bu şerhin bir de İbrânîce tercümesi bulunmaktadır. Her iki tercüme Jacob Mantino tarafından yayımlanmıştır (Venedik, 1560). Herbert A. Davidson, Latince ve İbrânîce çevirilere dayanarak eseri İngilizce’ye tercüme edip “Corpus Commentariorum Averrois in Aristotelem” serisi içerisinde neşretmiştir[10][8]
Aristo'nun Kategoriler eserinin çevirisidir. Filozof bu esere iki şerh yazmış, Arapça küçük şerhinin orijinali kaybolmuştur. Palmesli Abraham’ın "Epistola de Primitate Praedicatorum" adıyla yaptığı Latince tercümesi basılmış olup (Venedik 1560) İbrânîce çevirisi kayıptır.[8]
Yukarıdaki Kategoriler çevirisine yazmış olduğu orta şerhtir. Arapça yazma nüshaları da günümüze ulaşmıştır.[11][12][13] İbrânî harfleriyle yazılmış olan Arapça orijinalinden sadece bir nüsha mevcuttur.[14] Orta şerhin Arapça metnini Maurice Bouyges neşretmiş (Beyrut, 1932), Gérard Jéhami daha sonra Floransa, Leiden ve Meşhed nüshalarını esas alarak bunu Telħîśu Manŧıķı Arisŧo içinde (Beyrut 1982, s. 1-77) yeniden yayımlamıştır. Bu orta şerh üç defa Latinceye tercüme edilmiştir. Jacob Mantino tarafından Commentum Averrois cordubensis expositione media adıyla yapılan çeviri basılmış (Venedik, 1552, 1562, 1573), anonim olduğu anlaşılan ikinci çeviri Liber praedicamentorum Aristotelis cum commeentariis Averrois (Lyon, 1542), yine anonim olan bir başka çeviri de Padoalı Nicolet tarafından Commentum Auerois super librum predica-mentorum Aristotelis (Venedik, 1483) adıyla yayımlanmıştır. Ayrıca Zacharias Zenari’nin 1560’ta Venedik’te eserin yeni ve farklı bir edisyonunu yaptığı görülmektedir. Eserin Jacob ben Abba-Mari Anatolio tarafından Napoli’de yapılan İbrânîce çevirisinden de günümüze iki nüsha ulaşmıştır.[15] Herbert A. Davidson bu eseri Arapça, İbrânîce ve Latince tercümelerine dayanarak Middle Commentary on Aristotle’s Categoriae adıyla İngilizceye çevirmiş ve “Corpus Commentarium Averrois in Aristotelem” serisi içerisinde yayımlamış (Cambridge, 1969), Levi ben Gerson bu İbrânîce çeviri üzerine bir şerh yazmıştır.[8]
I. Kitâbu'l-İbâre (Περὶ Ἑρμηνείας / Peri Hermenias / De Interpretatione)[değiştir | kaynağı değiştir]
Aristo'nun Yorum Üzerine adlı eserinin Arapça çevirisidir. Balmesli Abraham tarafından Latinceye tercüme edilmiştir. İbn Rüşd, kendisinin Arapça çevirisi üzerine küçük ve orta olmak üzere iki şerh yazmıştır. Arapça küçük şerhin orijinali kaybolmuştur. Fakat bu şerhin Latincesi mevcut olup "Epithome in Libros Perihermenias" başlığı altında yayımlanmıştır (Venedik, 1560).[8]
Yorum Üzerine adlı eserinin orta büyüklükteki şerhidir. Arapça orijinali günümüze ulaşmış ve Gérard Jéhami tarafından neşredilmiştir.[16] Bu şerhin Jacob Mantino’nun yaptığı, hâlen Venedik’te bulunan Latince tercümesi[17] Cominum de Tridino tarafından "Aristotelis Perihermenias Commentum Averrois Cordobensis Expositione Media" adıyla basılmıştır (Venedik, 1560). Eserin ayrıca William de Lune’nun yaptığı bir başka çevirisi daha vardır.[8]
Felsefe üzerine sayısız eseri vardır. Aristo'nun Organon külliyatı üzerine küçük, orta ve büyük olmak üzere pek çok şerhi vardır. Şunları sıralayalım:
Organon'a Giriş (İsagoci)
Organon'a Giriş Şerhi (Leiden Üniversitesi Ktp., nr. 2073, 2820; William de Lune tarafından Averrois, Commentarium medium. Super libri introductionum Porphyrii adıyla Latinceye çevrilen bu şerhin bir de İbrânîce tercümesi bulunmaktadır. Her iki tercüme Jacob Mantino tarafından yayımlanmıştır (Venedik, 1560). Herbert A. Davidson, Latince ve İbrânîce çevirilere dayanarak eseri İngilizceye tercüme edip “Corpus Commentariorum Averrois in Aristotelem” serisi içerisinde neşretmiştir.)