Butimar'ı okuduğum süre boyunca beni etkileyen gördüğüm tüm rüyaları hatırladım
Bir vakit kabus hastalığına yakalanmış kabuslarımda gördüğüm tüm sıkıntılı şeyleri hayatım da tecrübe etmiş ve artık aynı Freddy Krueger filmlerinde ki kabus görmek istemeyen kurbanlar gibi akşam sabah kahve içip rüya görmemek için dua eder hale gelmiştim.
Çok çok daha eskilerde ise rüyalarımda uzaylılara karşı savaşan direniş
örgütü lideri olduğumu rüyalarımda görürdüm.:)
Bir de film gibi olan rüyalarım vardı,artık böyle rüyalar da görmüyorum, her biri yazsam kitap olur.Özellikle hatırladığım yıllar yıllar önce Edirne'de okuyan kız kardeşimin yanına gittiğimde görmüş olduğum rüya ki senelerdir o rüyayı kaleme almak isterim, hafızam da yeniden canlandı.
Ama ne rüya,Sigmatorya'da geçen Sigmaların rüyası :) Daha yazmak istiyorum ama ya hikayem çalınırsa :)))) tam bir bilm kurgu film olurdu bu rüyamdan,baş kahramanın adı Lord'du siyah bir kıyafet üstüne siyah bir pardesü giyiyordu ve Sigmatorya'da ki tek insandı.Enteresan şekilde çok Evanjelik,Mesihçi bir rüyaydı.:) Bu rüyayı gördükten sonra ilk Matrix filmi yayınlanmış ve Neo'yu görünce şok geçirmiştim.O benim Lord'um du ama uzun saçlı olması gerekiyordu :) Daha neler neler.300 sayfalık kitap olabilecek bir hikayeyi ben bir gecelik,ki aslında en uzun rüya beş dakikaymış,rüya içerisine sığdırmıştım :/
Neyse daha fazla rüyamı anlatmayacağım.Bu benim rüyalarım arasında en özel yere sahip olan en sevdiğim rüya.Belki gün gelir sağlam bir bilim kurgu kitabı olarak yazabilirim,kimbilir.
Beni rahatsız eden tüm o rüyalar haricinde gördüğüm rüyalarımın yüzde sekseni belki de hep bilim kurguydu.Bunları hatırlayınca üniversitede ki arkadaşım Yusuf Hoca'nın bana :Su Hoca biraz da normal insanlar gibi düşün,az bilim kurgusuz düşün dedikleri aklıma geldi :)
Sonra bir akşam ,kitabı daha okumaya devam ederken,geçen haftaydı sanırım,Kaan Murat Yanık'ın twitterda ki bir gönderisine yorum yapmadan önce rüyalarımı yönlendirdiğim zamanları hatırladım.Bunu bir çok kereler yapmıştım.Özellikle kabus gördüğüm zamanlarda:bu bir rüya ve benim rüyam,kötü devam etmek zorunda değil deyip gidişatını beni rahatlatacak şekilde değiştirdiğimi hatırladım.Bir kez olmak şartıyla da rüyamı tasarlayabildiğimi de hatırlıyorum.Bir daha yapamadım.
Ama rüya tasarlayabilseydim eğer,Yüzüklerin Efendisini, tasarlar bir Rohan'lı ,Rohirrim,At Beyi,olur dört nala Atçanyurt2ta özgürce at koştururdum rüyalarımda :)
Bütün bunların kitapla ne ilgisi var değil mi?
Bence okuyun ve görün.
Özel bir yazardan,özel bir kitap olmuş.
Ama bazı sorularım var : Yusuf neden yoldan çıktı ?
Arkadaşı ne ara derviş oldu ?
Butimar bir görüşte nasıl aşık oldu?
Kafamda deli sorular :)
Ben tüm rüyalı anılarımı hatırlarken kitabın önemli kısımlarını kaçırmışım galiba.
Kitabın içine girerken aslında kendi rüyalarınızdan oluşan anı denizinize bir dalış yapıyorsunuz.
Gördüğünüz tüm rüyalar birer birer sizi ziyarete geliyor.
Sanırım bu yüzden okuduğum bazı ayrıntıları kaçırdım.Çünkü tüm kitap boyunca bir rüyamdan diğerine gidip geldim.
Bu Kaan Murat Yanık'ın en muhteşem yazarlık özelliği sanırım.
Uçurtma Mevsimi'ni de okurken aynı böyle olmuş kitabın kendisi yerine yıllar önce okuduğum Yaşar Kemal kitabı içinde dolaşmış ve o zamanlar da ki anılarım hafızamı teker teker ziyaret etmişti.
Uçurma Mevsimi ne anlatıyor deseniz bilemem ama bana yaşattığı o nostaljik hisleri bir bir sıralayabilirim.
Kitabı ilk okumaya başiladığımda kendimi önce Murakami kitabı okuyor gibi hissettim.Çünkü yazar,çok okuyan bir yazar.Onun kaleminde pek çok farklı yazardan tat bulabiliyorsunuz ama bir o kadar da özgün.Bunu Yusuf'un hikayesi başlayınca çok daha fazla hissediyorsunuz.
Hasılı Yusunf'un,psikiyatristin hikayesi derken aslında kendi hikayenizin içine akıp gidiyorsunuz ve bunu ancak kitap bitince yada okumaya ara verince anlıyorsunuz.
Ben kitap boyunca kendi rüyalarımda kulaç atıp durdum.Kah bir kabusuma uzaktan bakıp hemen kaçtım kah çok sevdiğim bir rüyayı hatırlayıp yeniden yorumladım.
Çok enteresan bir kitap olmuş Butimar,gerçekle hayalin birbirine karışıp gittiği bir hikaye.
Kendi rüyalarımla ilgili anılarım haricinde kitap için neler yazabilirim diye de epey bir düşündüm.
Bir yanda Osmanlı,bir yan da Ruslar ve Bolşevik isyanı,bir yanda Ermeniler diğer yanda Rus topraklarında yaşayan Müslümanlar,başka bir yanda çatlak bir psikiyatr,Tanrım doktorlarımız bizden daha deli :),bu zengin konu örgüsü içinde ne yazılabiliridi ki,ayrıca bir de yazarın akıp giden dili var.
Butimar sayesinde yepyeni,genç ve mütevazı bir romancı kazanmış olduk.
Bir sonraki kitabı için hali hazırda bekleyen binlerce okurdan biriyim şuanda.
İşte bunları yazabilirim. :)
Ama bilim kurgu konuları hariç rüya görmek de,rüyalarıma yön vermek de falan istemem.:)
Uzaylılara karşı direniş örgütü lideri olacaksam o başka :)
Edebiyat dünyasının son yıllarda dikkat çeken ismi Kaan Murat Yanık'tan sıradışı bir psikiyatrın romanı: Butimar - Sessizliğin Kanatları
Bir tarafta dünya ile arasında ciddi problemler olan, yanlış yüzyılda yaşadığını düşünen, çarşafa bürünüp kadın kılığında İstanbul sokaklarını arşınlayan, hastalarının hayatlarına müdahil olan ve kendi rüyalarını dahi tasarlamaya çalışan bir psikiyatr…
Diğer yanda ise başka bir yüzyılda akan kırmızı bir hayat: Savaş, aşk, simya, büyü, göç, devrim, sefalet ve dostluk…
20. Yüzyıl Başları, Erivan, Bolşevik Devrimi, Ermenilerle Türkler Arasındaki Kavgalar-Aşklar,
Simya ve İlkel Psikoloji…
Butimar - Sessizliğin Kanatları, gerçekle hayal arasındaki sınırın silikleştiği bir roman.
Doğu-Batı, laik-muhafazakâr ve madde-mânâ çatışmalarıyla örülen bir arka plan…
Edebiyat dünyasının son yıllarda dikkat çeken ismi Kaan Murat Yanık, hayaller, rüyalar ve halüsinasyonlarla karışık bir belleği, büyülü gerçeklik akımına da göz kırparak resmediyor. Ve okura akıcı, şaşırtıcı, doyurucu bir roman vaat ediyor.
Butimar'la herhangi bir yerde mahsur kalmak isteyeceksiniz. "İki husus kafamda dolaşıyord u; ölmek ve delirmek. İki hal de ne hissedilebilir ne de doğrulanabilirdi. Ölmüş ya da delirmiş olabilirdim yani.
Yalnızlığın bilmem kaçıncı evresini yaşadığımı bilmez halde, tamamlanmamış insanları yararak yürüdüm. Otobüsler, tramvaylar, duraklarda bekleyen insanları metal canavarlar suretinde yutup hızla kaçırıyorlardı. Eve girer girmez bir şarkı koydum kendime. Bir daha, bir daha başa sarıp dinledim. Bir tarafım söylemek istediklerimle doluyken, diğer yanım onları yok etmekle meşguldü. Arada kalan bendim ve ufalanıp yok olmamam bir mucizeydi. Bir yanım diğerine şunu söyleyebilmişti en azından, bunu duyabildim… Şarkıyı değil, o şarkıyı ilk dinlediğin zamanki kendini özlüyorsun. O zamana dokunamadığını anlayınca da şarkıyı bir daha dinliyorsun."
(Tanıtım Bülteninden)
Keyifle okunası,rüyadan rüyaya dalınası,düşle gerçek arasında gidip gelinesi,bir aşk dilenesi,aklı başa toplanası,nefsine mücadele etmen gerektiğini fark edilesi bir kitap Butimar.
Tiz alın ve okuyun :)