29 Ağustos 2016

bir kahve molası...

yarın ağrı yolcusuyuz.evimi de ,işimi de,arkadaşlarımı da özledim.bol bol evde oturduğumuz bir tatil oldu ):) o yüzden şimdiden kurban bayramı programı yaptım.Allah izin verirse bundan sonra beni kimse tutamaaz :)

bir de dönünce okuyacağım kitaplar var.l,ste yapmak durumunda kaldım.şöyle ki,kitap agacıyla topluluğuyla okunacak eylül ayı kitabı var,sonra kitap yoldaşlığı grubuyla okunacak kitap,benim elimde hali hazırda okuduğum iki kitap ve hemen sırasını bekleyen ve artık okuyacağım dediğim bir kaç kitap :)
 şimdi listeyi isim isim verelim
kitap ağacı:gülün adı (büyük bir ihtimalle bu seçilecek)
kitap yoldaşlığı:franz kafka seçmiş,istediğimiz bir  kitabını okuyacağızben de şato ya da milena'ya mektupları okuyacağım.yoksa daha çook sıra bekler bu kitaplar.
stephen hawking:zamanın kısa tarihi.,
mario livio:tanrı matematikçi mi?
caner taslaman:küreselleşme sürecinde türkiye'de islam,evrim teorisi,felsefe ve tanrı,kuantum teorisi,felsefe ve tanrı.
sipinoza:ethica
erasmus:deliliğe övgü.
bir de george rwel'ller var artık bir çırpıda okuyayım dediğim.
bir de amin moaluf tabiki de.
he bir de jank jag russo var.emilie ve toplum sözleşmesiyle.

işte liste böyle.araya ekstra bir şey girmezse ilk etapta bunları okuyacağım inşllh...

shadows,keanu reeves-alexandra grant...

 shadows,keanu reeves'in alexandra grant'la (ki ben kim olduğunu bilmiyorum) birlikte hazırladıkları sanatsal bir kitap.farklı tarzada fotoğraflardan oluşuyor.anladığım kadarıyla kitaptaki metinleri de keanu reeves'in kendisi yazmış.
gölgeler üzerine yapılmış sanatsal bir çalışma..
doğrusu bu kitabı almayı pek çok istiyorum :)
fiyatı 48 euro..

 alıntı:
(kitabın içeriğiyle ilgili)
What exactly is a shadow? Is it light tracing an object or the shape a body throws when it comes between a light source and a surface? Is it a metaphor for the intimate, darker side of a person's nature-as Carl Jung postulated-and the unconscious side of one's self, where daemons and secrets are kept hidden or repressed? Is it an allegorical place between darkness and light, death and living? Or is it a state of illusion, like Plato's cave? Is it a verb that means to follow or accompany, or even to spy on? Shadows, a new collaborative series by Alexandra Grant and Keanu Reeves, explores the real and symbolic nature of the shadow as image and figure of speech. Grant's photographs capture Reeves's shadow at times as a silhouette and at others as traces of light as he and the camera move together. In transforming the images into color and reversing light for dark, Grant has made the shadows themselves the source of light. Reeves's texts, written in tandem with the creation of the images, give voice to the multiple manifestations of the shadow: as a projected figure, a place of concealed emotion and an invocation to shadow play.



 kitap için ayrıntılı bilgiye bu siteden  tıklayınız ulaşabilirsiniz.



yine buldum kendime göre antin kuntin ibr şey :) 

kara delikler ve bebek evrenler,stephen hawking..

dr ucuzluğundan,on lira kampanyasından aldım bu kitabı.okuduğum ilk hawking kitabıydı.doğrusu korkarak başladığımı itiraf edeyim.ama keyif alarak ve severek okuyacağımı pek tahmin etmemiştim.kitap yarı biyografi yarı bilimsel içeriğe sahip.
tüm kitap stephen hawkinin ağzından anlatılıyor ve çeşitli konu başlıklarından oluşuyor.bazı konular oldukça bilisel içeriğe sahip olduğundan yer yer anlamadığımı da söylemeliyim.ama big bang ve tanrı yazısı için buraya tıklayınız kitabıyla tevafuken aynı  anda okuduğum iki kitap adeta birbirini tamamlar bir hal aldı.
bu kitabı iyi ki de zamanın kısa tarihini okumadan önce okumuşum dedim.o kitap için bence hazırlık aşaması oluşturdu.güzel bir kitaptı ve kitapseverlere tavsiye ederim.


Olay yaratan çok satan kitabı Zamanın Kısa Tarihi'nde, Stephen Hawking, kelimenin tam anlamıyla, fiziğe, evrene, gerçekliğin kendisine bakışımızı değiştirdi. Kara Delikler ve Bebek Evrenler'de Stephen Hawking'in 1976 ile 1992 yılları arasında yazdığı bazı yazılar yer alıyor. Yaygın olarak Einstein'dan beri en parlak teorik fizikçi sayılan Hawking, bu on üç yazı ve bir söyleşide, evrenimizi anlamamıza yarayan şaşırtıcı bir olanaklar dizisini ortaya çıkarıyor.


Stephen Hawking, evrenin bilinmez ve anlaşılmaz bir şey, insanın sezebileceği, fakat hiçbir zaman tam olarak analiz edemeyeceği veya kavrayamayacağı bir şey olduğu görüşüne katılmaz. Ona göre bu görüş dört yüz yıl önce Galileo tarafından başlatılan ve Newton tarafından devam ettirilen bilimsel devrimlere karşı haksızlık etmektedir. Onlar evrenin en azından bazı alanlarının, gelişigüzel şekilde davranmadıklarını, kesin matematiksel yasalar tarafından yönetildiklerini gösterdiler. O zamandan beri geçen yıllar içinde Galileo ve Newton'un çalışmalarını evrenin hemen hemen her alanına yaymış bulunuyoruz. Hawking'e göre evrenin tam bir teorisini ortaya koyabiliriz. O durumda aslında Evrenin Efendileri olacağız.


"Aydınlanmada ikinci bir şans... Hawking karmaşık konuları basit, herkesin anlayabileceği bir dille becerikli şekilde çözüyor.... Çok kolay okunuyor."
-San Fransisco Chronicle-

"Özlü, aydınlatıcı ve çağdaş kozmolojinin yapısından gelen şaşırtıcı doğası göz önüne alındığında olağanüstü kolay okunan bir kitap." 
-The Wall Stret Journal-
(Tanıtım Bülteninden)

keyifli okumalar...

big bang ve tanrı,caner taslaman...



caner hocanın tüm kitaplarını almıştım.bunu da en son yaptığım d&r alışverilşinden alıp serimi tamamlamıştım.şimdi elimde toplam on üç ya da on dört caner hoca kitabından okunacak sadece üç tane kitap kaldı.darısı onlara diyelim.

kitabı çok severek okudum.bu kitapla birlikte stephen hawkin'in kara delikler ve bebek evrenler kitabını aynı anda okuyunca iki kitap birbirini çok güzel tamamladı.bu durum da hoş bir tevafuktu tabi ki.fırsatınız olursa siz de öyle yapın derim.
kitap,big bang teorisinin karşısında duran tüm tezlerin teker teker çürütülmesinden oluşuyor.akıcı bir uslup ve anlaşılır bir dile sahip.ben caner hocanın kitaplarını okumaktan çok büyük keyif alıyorum.siz de bu değerli akademisyenimizle tanışın ve bol bol okuyup takip edin isterim.:)
arka kapak:
 Big Bang teorisi, felsefe ve dinler açısından hangi sonuçları doğruyor? Tanrı var mı? Tanrı'nın varlığı bilimsel verilerle ve akılcı delillerle ispatlanabilir mi? Evren, bilimsel kanunlar, evrensel tüm oluşumlar, bütün canlılar ve biz; tesadüfen mi oluştur, yoksa bilinçli bir yaratılışın ürünleri miyiz? Bütün bu soruların cevapları, bu kitabın ilgi odağını oluşturmaktadır.
Evren hakkında ne düşündüğümüz gerçekten de önemlidir. Evren hakkındaki görüşümüz, evrenin bir parçası olan kendimiz hakkındaki görüşümüzü de belirlemektedir. Bu kitapta, hem fizik ve astronomi bilimleri, hem felsefe, hem de ilahiyat alanına girilmekte; bütün bu ayrı alanlardaki bilgi birleştirilmekte ve bu alanların arasına örülmüş duvarlara karşı çıkılmaktadır. Yazar bu kitapla, "insancı ilke" tartışmalarına kendi geliştirdiği "Dünya İlkesi" ile katılmaktadır.

Yazarın materyalist felsefeye, Eski Yunan felsefesine, özellikle de Kant'a ve Hawking'e getirdiği orjinal eleştirileri mutlaka okumalısınız. Bu kitapla, hem varlığımızın anlamı ile ilgili sorulara cevaplar bulacak, hem de bilim, felsefe ve ilahiyat alanına giren konularda önemli bir bilgi birikimine sahip olacaksınız.

27 Ağustos 2016

arch motorcycle company..

 size keanu reeves'in motorsiklet şirketinden bahsedeceğim :)
aman kadın artık kafayı yedi neden bahsedeceğini bilemiyor :)
size şirketin internet linkini de vereceğim ingilizce biliyorsanız iyice araştırırsınız.

keanu reeves'in motor ve hız merakı hayranları tarafından bilinoyr böyle bir işe girmeseydi bence olmazdı :)

 yanda ki resimde şirket ortağıyla birlikte.
arch motorcycle company
http://www.archmotorcycle.com/
linke   tıklayarak şirketi yakından inceleyebilirsiniz.
şirketin adı da keanu reeves'in öeln kızının adından geliyor.
 adm mı motora yakışmış yoksa motor mu bu adama valla bilemedim :)













bu altta ki resimde ki motor benim şirketin en beğendiğim ürünü oldu.
oysa yaldız maldız,altın yaldız hiç sevmem ama bu çok güzel.


motorların tanıtım videosu.
izleyin bu motorların fiyatı $78.000 o_O
oo yetmiş sekiz bin dolar kaç para ediyo kineee :)))




benim de bir gün olur mu kiii ? 

26 Ağustos 2016

quantum is calling...





size keanu reeves'in sesiyle katkıda bulunduğu mini bir belgesel önereceğim.
yapım yılı.:2016
imdb puanı:7,7
yönetmenise bill  and ted filminden tanıdığımız ve keanu reeves'in öneri ve fikirlerine en çok değer verdiğim arkadaşlarımdan biri dediği alex winter.
oyuncular:stephen hawking,pul ridd ve keanu reeves.
kuantum fiziği üzerine  stephen hawking'de rol aldığı bu kısa belgeseli seyretmenizi tavsiye ederim.

işte efendim belgesel


iyi seyirler...

tatil bitiyor...

işte dostum bavula sığmaya çalışıyoruz :)
tatil bitti bitiyor ve artık ağrı'ya dönmeye az kaldı.doğrusu evimi,arkadaşlarımı ve işimi özledim.
bu yaz tüm tatil boyunca evdeydik amma kurban bayramı tatiline muhteşem içerikli planlarım var inşllh :) hadi bakalım aminn :))

ülkemizin çok zor bir dönemden geçtiği bir tatil oldu.Allah bir daha yaşatmasın.ülke bütünlüğümüzü bozmaya kalkan,memeleketimizi masonlara teslim etmeyi düşünen,bin yıllardır bu topraklara kardeşlik içinde yaşadığımız unutturmaya çalışanlara,din ve cemaat adı altında çalan çırpan,her türlü devlet kademesine torpil ve kopyayla gelip de bu memlekete hainlik edenlere de Allah ne planladılarsa başlarına geçirsin inşllh.ölen şehitlerimize rahmet ,kalan halkımıza ve bizlere de rabbimden birlik,güç ve selamet diliyorum.hepinize rabbime emanet olun dostlar....

felsefeye giriş,ahmet cevizci...

 bu felsefe de okuduğum son
usul kitabıdır efendim.daha da usul musul okumam :) zira yeterince usullendim diye düşünüyorum ki artık elimde de okunacak hiç usul kitabı kalmadı.bundan sonra elimde biriktirdiğim tonla felsefecinin tonla felsefe kitaplarını okuyacağım inşllh.

hocanın bu kitabı ağır ilerleyen bir kitaptı ve okuduğum onca felsefeye giriş kitabı arasında en ders kitabı şeklinde olanı ve ağır olanı buydu.ama beni zorlamadı.felsefeye giriş yapmayı düşünüyorsanız bu kitap dediğim gibi birazağır olabilir ama daha önceden giirdiyseniz iyi gelebilir diyorum ben :) ayrıca kitap sadece meraklılarına hitap ediyor,felsefeyle alakanız yok ise,ki bu çok esef edici olur,kitaba görünmeyin deyim.
benim keyif alarak ağır ağır,yazarak çizerek,not alarak okuduğum bir kitap oldu.felsefeyi sevin ya da sevmeyin herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum.çünkü sorgulamayan bir zihin güdülmeye mahkumdur......

 "Felsefe, ister akademide doğrudan eğitimi alınsın, isterse insanın kişisel okuma ve araştırmalarıyla hayatına bir şekilde dahil ettiği bir disiplin ve düşünme alanı olsun, kişinin hayatına her yönden olumlu katkılar yapmaya aday bir kültür öğesi ya da düşünme faaliyetini ifade eder. Kişi ister hekim, ister mühendis, ister öğretmen ya da ister hukukçu olsun, kısacası hangi mesleği icra ederse etsin, gerek yaptığı işi anlamlandırıp layıkıyla yapmada, gerekse bir bütün olarak hayatını anlamlandırma noktasında felsefeye ihtiyaç duyar. Günümüzün giderek karmaşıklaşan ve zorlaşan hayatını anlamlandırma, daha sorumlu ve ilkeli bir birey olarak yaşama noktasında, öyle sanılır ki felsefeye daha çok ihtiyaç duyulmaktadır."
Ahmet Cevizci

Referans Kitaplar dizisinin yedinci kitabı olan Felsefeye Giriş, farklı felsefe tasavvurları ve tanımlarından yola çıkarak felsefenin alt dallarını oluşturan metafizik, din felsefesi, epistemoloji, bilim felsefesi, etik, siyaset felsefesi, estetik ve eğitim felsefesi üzerine özlü, ama aynı zamanda derinlikli inceleme ve tartışmalara yer veriyor.
(Tanıtım Bülteninden)

keyifle okuyun...

24 Ağustos 2016

uğultulu tepeler,emily bronte...

 ya kitap çok övülen bir kitap olsa da çok zor okunuyor.ilk elli sayfasında kim kimdi,kim ne anlatıyordu anlaçılmıyordu.nelly olayların anlatımını ele geçirdi de oh bee dedim şimdi oldu.:) ancak anlaşıldı kitap.
okumaya başalayınca ilkten bir şey ifade etmedi kitap bana bende filmini izledim ondan sonra hah dedim oldu gayetten de güzel oldu :)
normalde kitabı okumadan filmi izlememeye dikkat ederim,bu sefer kuralı bozdum.

nefret dolu,ihtiraslı bir aşk hikayesi.kitap ingiliz edebiyatının seçkin klasik örneklerinden biri olsa da öyle aşk ve gurur/gurur ve önyargı gibi tatlı bir aşk hikayesi değil.gayet karamsar,kahramanlaraından haz edemediğiniz bir kitap.

kitabı okurken neden "sevenleri ayırmak günahtır" dendiğini daha iyi anlıyor insan :)
evet sevenleri ayırmayın efendim.ondan sonra hem sevenler hem de onları sevenler hem de etraftakiler perperişan oluyorlar.:)
kitap boyunca bu da ne biçim bir aşk hikayesi deyip durdum :) ee alışmışız jane austen'den naif tiplere,mutlu sonlara,bronte kardeşlerin realizmi adamı ezdi o yüzden :)
ama bronte kardeşler iyidir.kaliskleri okumakta güzeldir,martı yayınlarının romans serisi de güzeldi.iyi  ki almışım 101!den dedim :) çokta uyguna geldi :)

 arka kapak:
İngiliz edebiyatının önemli eserlerinden biri olan ve ihtiras dolu bir aşk hikâyesini konu alan Uğultulu Tepeler, 19. yüzyılın başlarında İngiltere'de yaşamış zengin Earnshaw ailesinin kızı Catherine ile ailenin evlatlığı Heathcliff arasındaki sancılı aşkı şiirsel bir dille anlatıyor.
Aşkın hiç bitmeyecek bir nefrete dönüşmesine şahit olduğumuz bu roman, intikam duygusunun insanı kör ederek ne denli yıkıcı olabileceğini büyüleyici bir kurguyla gözler önüne seriyor.
Emily Brontë'nin tek romanı olan ve dünya klasikleri arasında önemli bir yer edinen Uğultulu Tepeler, yazarın eşsiz anlatımı ve karakterlerin iç dünyalarını aktarmadaki ustalığıyla yıllardır 
severek okunan bir kitap olma özelliğini günümüzde de sürdürüyor.


 vikipedi:
Uğultulu TepelerRüzgarlı Bayır veya özgün adıyla Wuthering HeightsEmily Brontë'nin tek romanı. İlk kez 1847 yılında Ellis Bellmahlası ile yayımlanmıştır. Emily vefat ettikten sonra kız kardeşi Charlotte eseri yayıma hazırlayıp, Emily'nin gerçek ismi ile eserin ikinci bir baskısını yayımlamıştır. Eserin ismi konu aldığı hikâyenin merkezî figürlerinden olan bir malikâneden gelmektedir.
Bugün İngiliz edebiyatının klasiklerinden sayılan roman ilk yayımlandığında hem olumlu hem de olumsuz tepkilerle karşılaşmıştır. İç içe geçen yenilikçi yapısı karışık tepkiler almıştır. Her ne kadar ilk başlarda Charlotte Brontë'nin Jane Eyre isimli eseri Brontë kız kardeşlerinçıkarttığı en iyi çalışma olarak tanınmış olsa da, sonradan gelen eleştirmenlerin çoğu Uğultulu Tepeler'in özgünlüğü ve başarısının onu Brontë kız kardeşler tarafından çıkarılmış en iyi eser yaptığını öne sürmüşlerdir.[1]
Uğultulu Tepeler'in birçok adaptasyonu gerçekleşmiştir: Birkaç film, radyo ve televizyon oyunları ve iki müzikal (Heathcliff dahil). Ayrıca Kate Bush'un popülerleşmiş bir şarkısına da ilham kaynağı olmuştur ki şarkı daha sonra birçok sanatçı tarafından tekrar seslendirilmiştir.

liseyi bitirdikten sonra okuduğum klasikleri hatırlama babından yeniden okuyan benbu kitabı bir daha okumam işte o ka :) içim şişti yaf ketrin ile hitkilif'in hoyrat aşklarından :)
ama kitabın tüm uyarlama filmlerini henüz izlemedim,filmler için söz veremem :)

101'lerde kitap hala duruyorsa alın.satış fiyatı 3.95,nette ki satış fiyatı 14.50,kitapçılarda daha
pahallı :)
keyifli okumalar olsun.










gelelim filmine.
ben size izlediğim tom hardy'li versiyonunu tanıtacağım.nette daha pek çok uyarlaması var kitabın.
yapım yılı:2009
imbd puanı:7,7 (bence çok yüksek bir puan olmuş)
tom hardy ve charlotte riley başrollerde.

















filmi buradan izleyebilirsiniz



keyifli okumalar,iyi seyirler...

23 Ağustos 2016

şiir...

MESELA diyorum; bu gece bir DELİLİK yapsam..!

Bıraksam MUTFAKTA biriken bulaşıkları,
Çeksem arkamdan kapıyı,
KADIN başıma gitsem bir meyhaneyi dağıtsam..!

FONDA bir masa,
Arkada Sezen'in şarkıları çalsa;
Ben AĞLASAM...
Şişenin dibine dibine vursam..!

MESELA diyorum;
Sokaklardan bütün ERKEKLERİ kovsam,
Bu gecelik evlerinde otursalar..
Korkmadan dolaşsam bütün şehri,
Kimse DOKUNMASA bana,
Bir sandalda sabahlasam...!

Alabildiğince KADIN,
Alabildiğince ÖZGÜR olsam.
Küfür etsem ağız dolusu, utanmasam;
Şehre isyanımı haykırsam.

Kim bilir kaç kere satılmıştır, bu dünyanın ANASI...!
MESELA diyorum;
Bu gecede ben BABASINI satsam..!


22 Ağustos 2016

supitnik sevgilim,haruki murakami...


supitniksevgilim'e dun başlamıstım başlamamla bitirmem bir oldu.murakami'nin en seri okunana kitabıydı.Olaylar tam polisiye ye dònecek derken haruki  murakami isi kendi tarzında kıvamında bıraktı.Büyuleyici bir ask hikayesi dense de Murakami'den romantik bir hikaye kesinlikle beklemiyordum ki öyle de oldu.Murakami tarzinda bir büyüleyicilik olabilir ama yine de büyulenecek bir sey görenedim.😶Ama cok seri okunan,hic sıkmayan yazarin kendi tarzinda ama diger hikayelerinde ki soğukluktan uzak sıcak bir yani olan bir kitapti yani ben beğendim 😶
Agustos ayınin kitapagacikitabiydi.Agri'da ki toplantiya yetisir miyim bilinmez...

arka kapak:


Sen benim bir parçamsın...

Ben âşık oldum. Şüphe yok. Buz soğuktur, gül kırmızı. Ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor; öyle güçlü bir akıntı ki ondan kendimi korumam neredeyse olanaksız. Ama artık dönüş yok.


Kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam. Yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de.
Japonya’dan bir Yunan adasına uzanan, üç kişiyi birbirine kenetleyen 
büyüleyici bir aşkın hikâyesi. Haruki Murakami’den düşlerinize sızacak 
bir roman...


supitnik sevgilim yazarın en rahat tavsiye edilecek kitabı olmuş.
bende tavsiye ediyorum.
keyifli okumalar...

19 Ağustos 2016

herkes gibisin...





«BENCE SEN DE ŞİMDİ HERKES GİBİSİN» 

Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor 

Onlardan kalbime sevda geçmiyor 
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor 
Çünkü bence şimdi herkes gibisin



Yolunu beklerken daha dün gece 

Kaçıyorum bugün senden gizlice 
Kalbime baktım da işte iyice 
Anladım ki sen de herkes gibisin



Büsbütün unuttum seni eminim 

Maziye karıştı şimdi yeminim 
Kalbimde senin için yok bile kinim 
Bence sen de şimdi herkes gibisin

 334 (1918) - Yaz - Kadıköy


HERKES GİBİ



Gönlümle baş başa düşündüm demin; 

Artık bir sihirsiz nefes gibisin. 
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin 
Akisleri sönen bir ses gibisin.


Mâziye karışıp sevda yeminim, 

Bir anda unuttum seni, eminim 
Kalbimde kalbine yok bile kinim 
Bence artık sen de herkes gibisin.
  (Altıncı Kitap, Temmuz 1336/1920) 

Nazım Hikmet 

18 Ağustos 2016

demir ökçe,jack london...

 jack london'ın okuduğum ilk kitabı ateşi yakmaktı ölmüştüm sıkıntıdan,hiç sevmemiştim.meğer gayetten de yanlış kitapla başlamışım yazara.
demir ökçe'ye de sırf ditopya hatırına okumaya başladım.yoksa hiç london okumaya niyetim yoktu.iyi ki de başlamışım.akıcı bir dili vardı kitabın,hikaye çok sürükleyici olmasa da london'nın sosyalist fikirlerini okumak açısından gayet iyidi.

kitaba okumaya başlayınca ilk önce kendimi platon'nun diyaloglarını okur gibi hissettim.kitabın böyle bir havası var çünkü.london'nın fikirlerini de ernast'ın fikirleri şeklinde onun karısının ağzından okurken,çizilen resimde kendimi north and south kitabında anlatılan dönemlerideymiş gibi hissettim.çok canlı tasvir ediliyordu çünkü.eğer bahsettiğim bu kitabı okumadıysanız north and south'un 4 bölümlük dizisi de var.izleyebilirsiniz.ben diziyi de çok beğenmiştim.ama kitap daha çok karl marx'ın kominitt parti manifestosu ya da poul lafargu'nin tembellik hakkı kitabı gibiydi.alabildiğine london'un sosyalist fikirlerine şahitlik ettim :)


 vikipedi:
Demir Ökçe ABD'li yazar Jack London tarafından yeni bir distopya olarak ilk kez 1908'de yayınlandı.
Birleşik Devletler'de oligarşik tiranlığın kronik yükselişinin anlatıldığı, genellikle "Modern negatif ütopyalardan en erken", olanı olarak düşünülür. Jack London'ın sosyalist görüşlerinin en açık biçimde sergilendiği bir romandır. Roman özellikle Faşist yapılanmanın dünyayı nasıl vahşete sürükleyeceğini ve bunun karşısındaki devrimci duruşun nasıl olması gerektiğini kurgu içerisinde muhteşem bir şekilde anlatır.
Kitabın özellikle II. Dünya Savaşı sırasındaki Irkçı ve Faşist hareketlerden önce yazılmış olması yazarın geleceği nasıl da tahmin ettiğinin bir kanıtıdır. Kitapda ayrıca bugün ezen ülkelerde görülen işçi sınıfının Oligarşik düzenin içerisinde afyon sayılabilecek sınıfsal haklarla nasıl susturulabileceğini de bulunduğu tarihten görebilmiştir. Kitap Jack London'un dediği gibi Uçurum İnsanları'ndan Tröstleşmiş büyükBurjuva'ya kadar ezen-ezilen ilşkilerini ele alıyor. Jack London ezilen sınıflara yani onun tanımıyla Uçurum İnsanlarınaKöylü Sınıfına,İşçi Sınıfına, Küçük Burjuvaziye; Tröstleşmiş Emperyalist Burjuvazi'ye karşı birlikte mücadele çağrısı yapıyor. Politik-Kurgu sayılabilecek bu roman yazarın isabetli tahminleriyle bir kurgudan öteye geçip doğrulanmış bir kehanet olmayı hak ediyor.
arka kapak :
Dünyada çok büyük bir okur kitlesinin ilgisini kazanmış olan büyük yazar Jack London, varsayımlar üzerine kurduğu ünlü romanı Demir Ökçe'yle işçi sınıfı yazınında haklı bir yer almıştır. Marx'ın yapıtlarının çoğunun Amerika'da yayımlanmadığı bir dönemde (1906), işçi hareketlerinin doğuşuyla birlikte kitlelerin bir işçi sınıfı yazarı arayışına yanıt veren tek yazar Jack London olmuştur. İşci sınıfı yazını, işçi hareketinin gücünün bir ölçüsü, bir ifadesi olacak biçimde gelişebilir ancak; bu noktadan bakıldıkça, o dönem Amerika'sında ancak işçi sınıfının gelişen bilincini yansıtan ürünlerin ortaya konması beklenebilirdi; İşte, Jack London'ın ölmezliğinde büyük payı olan 'Demir Ökçe', bu gereksinmeyi doyurmakla toplumcuların ilgisini ayakta tutmayı başarmıştır. Demir Ökçe'nin bugün bile bir toplumcu roman niteliğini koruması, yazarın kapitalizme yönelttiği ağır eleştirilerden kaynaklanmaktadır. Kapitalist sistemin savunucuları, romanın kahramanı Ernest Everhard'ın acımasız eleştirileriyle aşağılanmakta, toplumun en güçlü, en zengin kişilerine yani yönetici sınıfa ağır bir dille hakaret edilmektedir. Bedensel gücü, bilgisi, ileri görüşlülüğü ve yürekliliği ile örnek bir devrimci olarak idealize edilen Everhard, yazarın kızı Joan London'ın sözleriyle, "...Jack London'ın olmak istediği devrimci tipidir." Marx'ın yapıtları Demir Ökçe'nin yazıldığı 1906 yılında İngilizceye çevrilmiş olsaydı, Jack London kapitalist toplumdaki ikilemi sergilemekle kalmaz, artıdeğer ve üretim - fazlası konularında daha doğru çözümlemeler getirebilirdi kuşkusuz. Yazarın gözler önüne serdiği bu savaş, daha çok bireysel güçler arasında gelişmektedir. Romanda doğa - üstü bir varlık, bir "sarışın canavar" olarak betimlenen Everhard'ın çevresi, yazarın geleneğine uygun olarak, İdealize edilmiş kişilerle doludur. Ancak bunlar, yukarıda sözünü ettiğimiz gereksinmeyi karşılamaktan, ilgiyi kazanmaktan ırak tutmamıştır Demir Ökçe'yi. Aynı ilgi, günümüzde de sürmektedir. Demir Ökçe'nin ünü, Jack London'ın ölümünden sonra, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında yönetici sınıfların tüm güçlerini ortaklaşmacılığa karşı kullandırmaya başladığında büyümüş ve bu ün, günümüze dek korunmuştur. Bukharin'in toplumcu kitaplar listesine aldığı, yazarı Amerikalı olan tek kitap, Demir Ökçe'dir.



ben keyif alarak okudum umarım sizde keyif alırsınız....


1Q84,haruki murakami...

 2012 yılından beri en çok okumayı istediğim kitap listemin başında geliyordu 1Q84.en nihayetinde atanmamla birlikte kendime atanma hediyesi diye aldığım ve bu yaz da okuduğum bir kitap olduzirakitabı almamak için çok direndim çünkü kitabı atanınca alacağım deyip kendime metafor oluşturmuştum.bir çünkü daha bu kitap atnamamı sembolize edecekti,yıllarca bu kitabın hayaliyle canla başla çalışmıştım ve bana ödül olarak tüm çabalarımın karşılığı olarak gelmeliydi ve öyle de oldu.
şimdilerde supitnik sevgilim'le gündem de olsa da herhalde türkiye'de ki en popüler kitabı 1Q84'tür murakami'nin.
instagram da da oldukça popüler.
bunu söyledim çünkü benim senelerce okumayı ve almayı beklediğim,tüm kitaplarını tedarik etmek için sabır gösterdiğim,bir yanda da nette ve yorumlarını sevdiğim bloglarda takip ettiğim bir yazarın intagram da popülariteye kurban gitmesine üzülüyorum.yeni tanıştığım pek çok öğretmen daha önce yazdığı hiç bir kitaptan haberi olmamasına rağmen ve murakami'den bulunduğu ortamda sadece kendisinin haberinin olduğunu zannederek ve  insatgramdan kitabı ve yazarı öğrenip ağzını yaya yaya  "ayy 1Q84 okuyoyuum ,sizlerledee murakami'yi tartışmayı çook isterimmm" demelerine de sinir olmuyorum değil.böyle söylediği bir anda (o zaman için ) son kitabı kadınsız erkekler'i okudun mu deyince beti benzi atıp éayy hemen not etmeliyim demesin mié gelde murakami hayranı olduğuna ve onu anladığına inan.etraf bu tiplerle dolmuş a dostlar,Allah instagram çılgını kitap severlerden korusun ne diyelim :)


gelelim kitaba.doğrusu kitap zayıf sonu haricinde beklentilerimi karşıladı.tam murakami'ye yaraşır bir anlatı ve konu...
ama bu kitap murakami'den hiç beklenmeyecek kadar iyimser bir sonla bitiyordu.her kitabında konuyu muallak bir nihayete vardıran yazar bu kitabında hiç beklenmedik bir manevra yapmış bence.ama üç kitaplık hikaye anlatımını göze alınca iyimser olması mesele olmasa da insan daha kuvvetli bir son bekliyor.sonu dediğim gibi biraz zayıf kalmış.

gelelim hikayeye tüm kitap boyunca hikayeyi murakami kendi ağzından anlatmayı yeğlemiş.bu da murakami için farklı olmuş bence çünkü genelde 1.tekil şahız kişisinin ağzından hikayeleri anlatır bu da en zor hikaye tekniklerinden biridir.ilk iki kitapta amomame ve tengo'nun hikayelerini dinleriz,üçnücü kitapta onlara (neden bilmem) uşikava eşlik etmeye başlar.
paralel iki zamanda geçer olaylar.biri 1984 yılıdır,diğeri ise amomame'nin 1Q84 adını verdiği zaman dilimidir.aynı zamana tengo'da "kediler şehri" adını verir.

 ilk kitap çok büyük bir merakla başlar,ikinci kitaba merakın yanında heyecan da eşlik eder,üçnücü kitapta heyecan bayağı bir azalsa da merak ateşi hiç sönmez.murakami sizi peşinden üç kitap boyunca sürükler.
aslında kitapta bir de sağlam bir romantizim hakimdir ama yine bu romantizm murakami tarzında olay ya da insanların romatik olduğu hissettirilmeden ve bence romatik bile olduğu anlaşılmadan verilir.bu da onun kitaplarını duygudan yoksun şeklinde yorumlamaya itebiliyor insanı.
manyak işte adam napçan :)
her şeyi kendi tarzında yansıtabiliyor.

kitap bana nedense david linch'in filmlerini çok hatırlattı.özellikle mulholland çıkmazı!nı.
uşikava'nın cesedinin bulunduğu bölüm,litlle people'nin ortaya çıktığı an (ayy spoiler diil anacımm :) )  tam da david linch'in film sahnelerini anımsatır.tüm kitap boyunca 1Q84'e david linch film çekseydi acaba nasıl olurdu diye düşünüp durdum.acaba murakami'de david linch'in hayranı mı diye kendime sordum.eğer linch bu kitaba film yapsaydı muhakkak çok daha kaotik bir 1Q84 yurdu seyreylerdik.

murakami kesinlikle okunası bir yazar ayrıca çok enteresan bir yazar.
kendisine yöneltilen eleştirileri de,övgüleri de hak eden bir anlatıcılığı var.sanırım bu da onu çok okunası bir kalem yapıyor.mesela kitaplarında işlediği sevgi,aşk ve cinsellik temaları oldukça mekanik ve duygusuzken,en sıradan olayları en sıradışı hale çevirebilen de bir yazar bence..
kitaplarında bazen  absürtlüğün ötesine geçmeyi başarmış,yer yer sıkıcı bazen de gereksiz lakırtı dolsa da yine de her kitabı merak duygunuzu törpüleyerek okunuyor.

benim ne yazsa okurum dediğim bir yazar.şu anda tüm murakami külliyatını  tamamlanmış durumdayım.supitnik sevgilime de başladık.sahilde kafka ve zemberek kuşunun günceinide ağrı'ya varır varmaz okuruz artık.ve şuana kadar okuduğum murakami'ler içinde en güzel kitabı 1Q84 ve imkansızın şarkısıydı.yani


 kesinlikle tavsiye ederim.kitap doğan kitap tarafından üç kitap halinde tekrar yayınlandı.en akıllıca olanı sanırım üç kitap şeklinde alıp okumak.kitabı okurken canım çıktı,kollarım koptu resmen.ama sırf hevesim var diye böyle takoz olanından aldıydım o da ayrı :))

up uzun bir zamandır okumak istediğim,ilk önce  ekitap olarak tedarik edip okumaya başladığım en nihayetinde atanma sevinciyle hemen kendime aldığım ve büyük bir merakla okuduğum bir kitaptı.o kadar meraktan ve bekleyişten sonra okuyup beğenmeseydim hayal kırıklığı olurdu ama neyse ki kitabı sevdim ve beğendim,size de tavsiye ederim.kitap hakkında olumsuz bir yorum okursanız kulak asmayın derim.biraz zayıf bir sondan başka hiç bir kusuru yok kitabın.o kadarı da nazarlık olsun deyip bit türk deyimini yerinde kullanalım :)


tanıtım bülteninden:
"Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir"
Sarsıcı bir yolculuğa hazır mısınız? 
Öyleyse kemerlerinizi bağlayın. Erkekleri, titizlikle geliştirdiği bir yöntemle öteki dünyaya gönderen genç bir kadınla tanışacaksınız. Ve amansız bir takiple onun peşine düşen fanatik bir cemaatin müritleriyle…
Romantik misiniz?
Evet, bu kitapta aşk da var… İki dünya bir araya gelmeden mümkün olmayan bir aşk. 
Yaşadığınız dünya gerçek mi, hiç düşündünüz mü? 
Düşündüyseniz, paralel bir evrene geçmek sizi heyecanlandıracaktır o zaman. 
Hayatı algılayışınızı değiştirecek bir kitabın kapağını açmak üzeresiniz şu an. 
Yaşayan en büyük yazarlardan biri olarak kabul edilen Haruki Murakami başyapıtı, tüm dünyada milyonlarca satan kitabı 1Q84'le bir imkânsızı başarıyor. 
Nefesinizi kesecek bir macera romanını, gerçek nedir, insan neye inanmalı, aşk dünyayı kurtarabilir mi soruları ekseninde bir yürek atlasına dönüştürüyor.

Murakami'nin Editörü 1Q84'ü anlatıyor.flv




murakami'nin okuduğum diğer kitaplarının yorumları için tıklayınız:


valla ben bayıldım desem yeridir çok beğendim.
umarım siz de beğenirsiniz.
okumuş olanlar da yorum bırakırlarsa bence çok daha da güzel olur.
sevgiler...

Related Posts with Thumbnails