#damizlikkizinoykusuinsanın asabını bozan ve Güç romanı gibi insanın başını iki elinin arasına alıp düşünmeye sevk eden bir kitap.Neredeyse ilk insan topluluklarından itibaren hep ikinci sınıf insan muamelesi görmüş,insan olmaktan çok günaha meylettirici şeytani bir varlık olarak değerlendirilmiş ve hep ataerkil,erkekegemen bakış açısıyla bastırılmaya çalışılmış kadın'nın öyküsü...Kitapta çok şey sorgulanıyor:kadının toplumdaki yeri,erkekegemen bakış açısıyla kadının değeri,aşk ve cinsellik...Özellikle cinsellik sorgulaması çarpıcıydı.Insanoğlunun ana rahmine düşüşyle sahip olduğu cinsellik dürtsünü aslında sadece hayvani bir duygu olarak değerlendirmemiş yazar;içinde aşk,bağlılık,sevgi ve romantizm olmayınca tatmin edilmeye bile belli bir süre sonra değmez bir hal alabilecek bir duygu olarak değerlendirmiş.Hangi tarihi dilim yaşanırsa yaşansın her daim ötelenenin kadın olduğunu insanı tokatlar şekilde hikayeleştirmiş.#distopya'nın hakkını veren bir romandı.Kitap beni çıldırttı film ve dizisini düşünemiyorum.🤤
☕
☕
☕
☕
arka kapak:
“Biz iki bacaklı rahimleriz, hepsi bu.”
Kadın, “bunaltıcı düşlerden uyandığı” bir sabah, hiçliğe dönüşmüş olarak buldu kendini. Artık bir adı yoktu, düşüncesi, benliği, arzusu yoktu ama bir rahmi vardı. Yaşamını kolonilere sürülmeden, öldürülmeden, Damızlık Kız olarak sürdürmesini sağlayan rahmi. Artık âşık olmayacaktı, sevmeyecekti, onaylanmış bir dilin ötesine geçmeyecekti. Duvarlara asılmış sıra sıra cesetler, tek gerçeğin savaş ve üreme olduğunu hatırlatıyordu. Özgürlük hatırlanmayacak kadar uzaktaydı…
Margaret Atwood’un başyapıt niteliğindeki feminist distopyası Damızlık Kızın Öyküsü, bütün distopyalar gibi geleceğe dair bir paranoyayı değil, içinde yaşadığımız gerçeğin ta kendisini dile getiriyor. Erkek egemen muhafazakâr bir rejimin üremeyle sınırlandırdığı, mahrem örtülerin ardına gizlediği kadın bedenleriyle bize aşina gelen bir gerçeğin.
kitapla kalın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
yorumlarınız için teşekkür ederim :)